3. Endokrin Sistem
• Çok hücreli canlılarda doku ve organlar arasındaki iletişim
ve koordinasyon başlıca iki sistem aracılığıyla sağlanır:
1.Sinir sistemi: Nöral hücrelerden oluşan bir ağ ile organ
fonksiyonlarını düzenler.
2.Endokrin sistem: Endokrin dokulardan (bez) kana
serbestlenen hormon adı verilen kimyasal haberciler ile
organ fonksiyonlarını düzenler.
3
5. Endokrin Sistem
• Hormon: Endokrin bezler tarafından salgılanan ve sadece
hedef hücrelerde etkili olan kimyasal habercilerdir.
• Hormonların başlıca fonksiyonu: Hücrelerin fonksiyonlarını
değiştirerek homeostazisi korumaktır.
• Hedef hücreler: Bir hormona duyarlı reseptörleri barındıran ve
bu nedenle hormonun etkisini gösterebildiği hücrelerdir.
• Hormon reseptörleri pikomolar konsantrasyonlarda bulunan
hormonları dahi tanıyabilecek kadar yüksek duyarlılığa sahiptir.
5
6. Vücut Fonksiyonlarının Kimyasal Haberciler
ile Düzenlenmesi
1.Nörotransmiterler
2.Endokrin hormonlar
3.Nöroendokrin hormonlar
4.Parakrinler
5.Otokrinler
6.Sitokinler
• Hormonlar ve hücreler üzerine etki gösteren diğer biyolojik olarak aktif kimyasal
haberciler arasında net bir ayrım yoktur.
• Örn. leptin hem bir sitokin hem de hormon olarak kabul edilir. Nörotransmiter
olarak görev yapan bir çok molekül aynı zamanda endokrin fonksiyon gösterir.
6
7. Vücudun Başlıca Endokrin Bezleri
• Hipo
fi
z
• Tiroid
• Paratiroid
• Adrenal bezler
• Endokrin pankreas
• Ovaryum
• Testis
7
10. Hormonların Sını
fl
andırılması:
Etkilediği Bölge
1.Lokal hormonlar: Parakrin olarak veya portal dolaşıma
katılarak salgı yerine yakın konumda bulunan dokuları
etkiler. Örn. sindirim sisteminde lokal etkili hormonlar
2.Genel hormonlar: Kan dolaşımına katılarak salgı yerinden
uzak konumda bulunan dokuları etkiler
10
11. Hormonların Sını
fl
andırılması: Etki Şekli
1.Kinetik etki: Düz kas kasılmasının, ekzokrin ve endokrin bezlerin
salgısının kontrolü
2.Metabolik etki: Kimyasal reaksiyonların hızının, karbonhidrat
metabolizmasının ve sıvı/elektrolitlerin kontrolü
3.Morfojenik etki: Dokularda yapısal değişikliklere neden olurlar.
4.Davranışsal etki: Östrojenler, androjenler, oksitosin gibi hormonlar
davranışsal değişikliklere neden olurlar.
11
13. Hormonların Sını
fl
andırılması:
Kimyasal Yapılarına Göre
1.Proteinler ve polipeptidler: Örn. ön ve arka hipo
fi
z bezi,
pankreas, paratiroid bezi hormonları
2.Amino asit türevi hormonlar: Katekolaminler, serotonin,
tiroid hormonları
3.Steroid hormonlar: Adrenal korteks, gonad ve
plasentadan salgılanan hormonlar
13
14. Protein ve Peptid Hormonlar
• Büyüklüğü üç amino asitten 200 amino
asite kadar değişebilir.
• Diğer sekresyon proteinleri gibi granüllü
endoplazmik retikulumda (ER) sentezlenir.
• Protein yapısındaki hormonlar veziküllerde
depolanır ve uygun uyaranlara cevap
olarak kontrollü miktarda salgılanır.
14
15. Protein ve Peptid Hormonlar
• Protein yapısındaki hormonlar genellikle
sentezlendikleri zaman biyolojik olarak
aktif değildir.
• İlk olarak preprohormon adı verilen
büyük proteinler şeklinde sentezlenirler.
• Preprohormon, ER içinde enzimatik
olarak prehormona yıkılır.
• Prehormon salgı veziküllerinde
paketlenmek üzere Golgi aygıtına taşınır.
• Prohormonlar salgı veziküllerindeki
enzimler ile biyolojik olarak aktif
hormonlara parçalanır.
15
16. Amin Hormonlar
• Tiroid ve adrenal medulla hormonları tirozin amino asitinden,
serotonin ve melatonin hormonları triptofan amino asitinden
üretilir.
• Tiroid hormonları, tiroid bezinde tiroglobülin adı verilen
makromoleküllerin bir parçası olarak folliküllerde üretilir ve
depolanır.
• Tiroid hormonları tiroglobülinden ayrılarak kana serbestlenir
ve plazma proteinlerine bağlı olarak taşınır.
• Epinefrin ve norepinefrin adrenal medullanın kroma
ffi
n
hücrelerinde üretilir. Epinefrin salgısı 4 kat daha fazladır.
• Serotonin sindirim kanalından salgılanır ancak spesi
fi
k bir
endokrin bez tarafından üretilmez.
• Melatonin pineal bezde üretilir. Salgısı sirkadyen olarak
düzenlenir.
16
17. Steroit Hormonlar
• Kolesterolden sentezlenirler ve depolanmazlar.
• Lipitte çözünürler; plazma membranını
geçebilirler.
• Suda çözünürlüklerinin düşük olması nedeniyle
plazma proteinlerine bağlı olarak kanda taşınırlar.
• Sadece iki doku kolesterolden aktif hormon
üretebilecek enzim setine sahiptir.
• Adrenal korteks; kortizol, aldosteron ve
androjenleri üretir.
• Gonadlar (testis ve ovaryum); östrojen,
progesteron ve testosteron üretir.
17
20. • Endokrin bezler humoral, sinirsel ve hormonal yollarla uyarılırlar.
• Humoral uyaran: Kanda bulunan iyon veya maddelerin konsantrasyonundaki
değişimler ile hormon salımına neden olur. Örn. Plazma [Ca2+]↓→ parathormon↑
• Sinirsel uyaran: Endokrin salgıyı kontrol eden bazı bezler doğrudan sinir
sonlanmaları tarafından kontrol edilir. Örn. adrenal medulla
• Hormonal uyaran: Bir hormon salgısının, başka bir hormon salgısını kontrol
etmesidir. Örn. hipotalamustan TRH salgısı→hipo
fi
zden TSH→tiroid bezinden
tiroid hormonlarının salgısı
Hormon Salgısı İçin Uyaranlar
20
22. Sinerjik Etki
• İki veya daha fazla hormonun aynı hedefe yönelik etki göstermesi
• Kümülatif etki: Her bir hormonun aynı hedef organ üzerinde aynı
ya da benzer bir etki göstermesi
• Örn. epinefrin, kortizol ve glukagonun kan glikoz düzeyini
yükseltici etkisi veya GH, IGF-1 ve tiroid hormonlarının büyüme
üzerine etkisi (herhangi birinin eksikliği cüceliğe neden olur)
• Komplementer etki: Bir
fi
zyolojik olayın farklı basamaklarını
etkileme
• Örn. FSH ve testosteronun spermatogenez üzerine etkisi
22
23. Permisif Etki
• Bir hormonun, bir diğer hormonun etkisini göstermesine
izin vermesi
• Örn. östrojenin doğum öncesinde oksitosin reseptörünü
artırarak miyometriyumun oksitosine cevap vermesini
sağlaması
23
24. Antagonist Etki
• Bir hormonun diğer bir hormona zıt olarak çalışması
• İnsülin-glukagon
• Kalsitonin-parathormon
• ANP-Aldosteron
24
25. Hormon Salgısının Kontrolü
• Çoğunlukla negatif feedback ile kontrol edilir.
• Hormon konsantrasyonu
fi
zyolojik sınırlar içinde tutulur.
• Negatif feedback iki ayrı kon
fi
gürasyonda gerçekleşir:
1.Fizyolojik cevap ile feedback: Hormon salgısı hormonun
etkisi ile kontrol edilen
fi
zyolojik parametreden sağlanan
feedback ile kontrol edilir.
2.Endokrin aks ile feedback: Hormon salgı seviyesinden
sağlanan feedback ile hiyerarşik olarak kontrol edilir.
25
27. Pozitif Feedback ile Kontrol
• Yaygın değildir.
• Doğum sırasında oksitosin ve uterus arasında pozitif
feedback döngüsü
• Ovulasyondan önce östrojen ve LH arasındaki pozitif
feedback döngüsü
• Hedef olay gerçekleştiğinde pozitif feedback döngüsü son
bulunur.
27
29. Hormonların Kanda Taşınması
• Hormonlar kanda, serbest halde veya taşıyıcı proteinlere bağlı olarak taşınabilir.
• Peptid hormonlar (IGF-1 ve IGF-2 hariç) ve katekolaminler salgılandıktan sonra
kanda serbest olarak dolaşır.
• Tiroid hormonları (T4 ve T3), steroit hormonlar, IGF-1 ve IGF2 dolaşımda
taşıyıcı proteinlere bağlanır.
• Proteinlere bağlı olarak taşınan hormonların genel olarak %10’undan azı
serbest olarak bulunur.
• Hormonların plazma proteinlerine bağlı olması;
1.Hormon için kanda bulunan bir depo görevi görür
2.Hormon seviyesindeki dalgalanmaları önler
3.Hormonun yarı ömrünü uzatır.
29
30. Hormonların Kandan Uzaklaştırılması
• Hormonlar plazmadan;
1.Dokular tarafından hormon-reseptör
kompleksinin endositozu ile hücre içine
alınarak ve metabolize edilerek,
2.Kanda enzimler tarafından parçalanarak,
3.Karaciğer tarafından safrayla atılarak,
4.Böbrekler tarafından idrara atılarak
uzaklaştırılır.
30
31. Hormonların Etki Mekanizmaları
• Hormonlar etkilerini hedef dokularda bulunan özgül reseptörlerine
bağlanarak gösterir.
1.Yüzey reseptörleri: Peptid hormonlar, katekolaminler, serotonin,
melatonin
2.- Sitozolik reseptörler: Steroit hormonlar: glukokortikoidler ve
mineralokortikoidler
- Nükleer reseptörler: Steroit hormonlar: östrojen, progesteron ve
androjen
- Nükleusta DNA’ya bağlı olarak bulunan reseptörler: Tiroid hormonları
31
34. G Protein İkinci Haberci Sistemleri
• Adenilat siklaz
• Fosfolipaz C
• Fosfolipaz A2
• Kalsiyum/kalmodulin
34
35. Adenilat Siklaz
• Gαs’ye kenetli reseptörlere
bağlanan hormonlar (örn. PTH)
cAMP üretimini artırarak,
• Gαi’ye kenetli reseptörlere
bağlanan hormonlar (örn. ANG II)
cAMP üretimini azaltarak etki
gösterir.
• cAMP yolu etkilerinin büyük kısmını
protein kinaz A (PKA) enzimi
üzerinden gösterir.
35
36. Fosfolipaz C
• Gαq’ya kenetli reseptörler üzerinden etki eden
hormonlar (örn. AVP, Oksitosin) fosfolipaz C
enzimini aktive ederek hüre içinde PIP2’den
IP3 ve DAG üretimini artırır.
• IP3, IP3 Reseptörüne bağlanarak, endoplazmik
retikulumdan Ca2+ serbestlenmesini sağlar.
• DAG ve Ca2+ protein kinaz C enziminin
aktivasyonunu sağlar.
36
37. Kalsiyum/Kalmodulin
• İntrasellüler Ca2+ artışı Ca2+-bağlayıcı
proteinler aracılığı ile hormonal etkilerin
açığa çıkarılmasını sağlar.
• Bu proteinler arasında en önemlilerinden
biri kalmodulindir (CaM).
• CaM üzerinde 4 Ca2+ bağlayıcı bölge
bulunur.
• CaM etkilerini CaM kinazları aktive ederek
gösterir.
37
38. Fosfolipaz A2
• TRH gibi bazı peptid hormonlar PLA2
enzimini aktive eder.
• Membran fosfolipidlerinden PLA2’nin
etkisiyle araşidonik asit üretilir.
• Araşidonik asit daha sonra enzimatik
olarak biyolojik olarak aktif moleküllere
dönüştürülür.
• Bu moleküllere topluca eikozanoidler
adı verilir.
38
39. Reseptör Guanilat Siklaz
• Atrial natriüretik peptid (ANP) reseptörü bir reseptör guanilat
siklazdır.
• Reseptör iki ayrı tek bir transmembran segmente sahip
proteinden oluşur.
• Ligand bağlanması reseptörde dimerizasyona ve aktivasyona
neden olur.
• Reseptör aktivasyonu ile intrinsik guanilat siklaz aktivitesiyle
GTP’den cGMP üretilir.
• cGMP hem doğrudan hem de protein kinaz G (PKG) adında
bir enzim aracılığıyla etkilerini gösterir (vazodilatasyon ve Na+
atılımında artış).
39
40. Reseptör Tirozin Kinaz
• Başlıca insülin ve IGF-1 hormonlarının reseptörleri
intrinsik tirozin kinaz aktivitesine sahiptir.
• Ligand bağlanmasını takiben reseptörün enzimatik
aktivitesi artar.
• Hem reseptörün kendi üzerinde hem de hedef
proteinlerinde bulunan tirozin amino asitleri
fosforilasyona uğrar.
40
41. Tirozin Kinaz-İlişkili Reseptörler
• Büyüme hormonu gibi bazı hormonların
reseptörleri sitoplazmada bulunan tirozin
kinazları aktive eder.
• Bu reseptörlerin intrinsik enzimatik
aktivitesi yoktur.
• Ligand bağlanmasını takiben reseptör
dimerizasyona ve aktivasyona uğrar.
41
42. Steroit Hormonların Etki Mekanizmaları
• Etkilerinin büyük kısmı gen ekspresyonundaki değişiklikler üzerinden gerçekleşir.
• Bu nedenle tipik olarak etkilerini daha uzun sürede gösterirler.
• Steroit hormonlar lipo
fi
lik doğalarından dolayı plazma membranını doğrudan
geçebilirler.
• Ligand bağlanması reseptörlerin aktif hale geçmesini ve transkripsiyon faktörü
olarak görev görmesini sağlar.
42
43. • Hormonlar tarafından henüz bağlanmamış olan
intrasellüler reseptörlerin lokalizasyonu reseptörün tipine
göre değişkenlik gösterir.
• Glukokortikoid ve mineralokortikoid reseptörleri
sitoplazmada bulunur.
• Hormon bağlı değilken “heat shock” proteinlerine bağlı
olarak bulunurlar ve hormonun bağlanmasını takiben bu
proteinlerden ayrılarak nükleusa transloke olurlar.
Steroit Hormonların Etki Mekanizmaları
43
44. • Steroit hormon işlevinde yer alan olaylar dizisi:
1.Steroit hormon, hücre zarını difüzyonla geçerek hücre içinde
sitoplazma veya nükleusta bulunan özgül reseptörüne bağlanır.
2.Reseptör protein-hormon kompleksi nükleusta transkripsiyon faktörü
olarak görev görür.
3.Bu kompleks DNA’da özgül noktalara bağlanarak hedef genlerinden
mRNA yapımı için transkripsiyonu başlatır.
4.mRNA difüzyon ile sitoplazmaya geçer ve ribozomlarda yeni
proteinlerin oluşumu için translasyonu başlatır.
• Yeni protein sentezi için yaklaşık 45 dk gereklidir. Tam etkinin
görülmesi saatler veya günler gerektirebilir.
Steroit Hormonların Etki Mekanizmaları
44
45. Nükleer Reseptörler
• Nükleer reseptörler yapısal olarak birbirine
benzerdir.
• A/B bölgesi DNA’nın yapısının değişmesini
ve transkripsiyonun başlamasını sağlar.
• C bölgesi reseptör proteini DNA’ya bağlar.
• D bölgesi reseptörün nükleusa
iletilmesinden sorumludur.
• E bölgesi hormon bağlayan bölgeyi içerir.
45
46. Tiroid Hormonlarının Etki Mekanizmaları
• Tiroid hormonları T4 ve T3 plazma membranını özgül taşıyıcıları üzerinden kolaylaştırılmış difüzyon
ile geçer.
• Steroid hormonlara benzer şekilde, tiroid hormonlarının etkisinin büyük kısmı nükleer reseptörler
üzerinden meydana gelir.
• T4 ve T3 tiroid hormonlarının her ikisi de tiroid hormon reseptörüne bağlanabilir.
• Tiroid hormonlarının büyük kısmı T4 formunda bulunur, ancak etkiler büyük ölçüde T3 formu
üzerinden gerçekleşir.
46
47. Steroit ve Tiroit Hormonlarının
Genomik Olmayan Etkileri
• Steroid ve tiroid hormonlarının etkileri büyük ölçüde gen
seviyesinde meydana gelir.
• Ancak, bazı etkilerinin çok hızlı gerçekleşiyor olması yeni protein
sentezi için gereken süre ile uyumsuzdur.
• Steroit ve tiroid hormonları iyi tanımlanmış olan nükleer
reseptörlerinin dışında başka reseptörlere de bağlanır.
• Bu reseptörler henüz iyi tanımlanmamıştır.
47
48. Endokrin Sistem Bozuklukları
• Hiposekresyon
• Hipersekresyon
• Hiporesponsi
fl
ik (hormona karşı direnç)
• Hiperresponsi
fl
ik (hormona aşırı cevap)
48
50. Hipo
fi
z Bezi (Pitüiter Bez)
• 0.5 g ağırlığında kafatası boşluğunun tabanında sella tursika (Türk eğeri)
içinde yer alan bir endokrin bezdir.
• Hipotalamusun hemen altında yer alır.
• Embriyolojik ve fonksiyonel olarak iki lobdan meydana gelir.
50
51. •Epitel yapıda olan ön lob, ön hipo
fi
z veya
adenohipo
fi
z olarak adlandırılır.
•Nöral yapıda olan arka lob, arka hipo
fi
z veya
nörohipo
fi
z olarak adlandırılır.
•Adenohipo
fi
z ve nörohipo
fi
z arasında pars
intermedya bulunur. İnsanlarda rudimenterdir.
•Nörohipo
fi
z, hipotalamik nöronların aksonlarının
aşağı doğru bir uzantısıdır. Hormon salgılayan
hücreler içermez. Pituisit adı verilen glial
hücreler bulundurur.
Hipo
fi
z Bezi (Pitüiter Bez)
51
52. •Hipotalamusun alt ve nörohipo
fi
zin üst kısmında mediyan
eminens bulunur.
•Mediyan eminens ile nörohipo
fi
z arasında kalan kısım hipo
fi
z
sapı veya in
fi
ndibulum olarak adlandırılır.
•Adenohipo
fi
z ve hipotalamus arasında doğrudan
fi
ziksel
bağlantı yoktur.
•Hipotalamo-hipo
fi
zer portal ven aracılığıyla adenohipo
fi
z
fonksiyonu hipotalamus tarafından kontrol edilir.
Hipo
fi
z Bezi (Pitüiter Bez)
52
53. Nörohipo
fi
z
• Doğrudan arteryel kan alır ve zengin bir
kapiller ağa sahiptir.
• Nörohipo
fi
zden ADH ve oksitosin
hormonları serbestlenir.
53
54. Nörohipo
fi
z
• Hormonlar hipotalamusun supraoptik (SON) ve paraventriküler (PVN)
nükleuslarında bulunan magnosellüler nöronların gövdelerinde sentezlenir,
aksonlar boyunca nörohipo
fi
ze taşınır ve burada sinir sonlanmalarında depolanır.
• SON ve PVN nöronlarındaki aksiyon potansiyellerine cevap olarak akson
uçlarında Ca2+ kanalları açılır ve hormonlar arka hipo
fi
zden serbestlenir.
• ADH SON’da, oksitosin ise PVN’de sentezlenir. Ancak iki hücre grubu da 1/6
oranında diğer hormonu da üretir.
54
55. ADH ve Oksitosinin Sentezi
• ADH ve oksitosin 9 amino asitten oluşan küçük peptidlerdir.
• İki hormon birbirinden sadece 2 amino asit farklıdır.
• Vazopressin ve oksitosin aşağı sınıf canlılarda bulunan vazotosin
adındaki hormondan köken alır.
55
56. • Diğer pek çok peptid hormon gibi ADH ve oksitosin preprohormon
olarak translasyona uğrar: Preprovazo
fi
zin ve preprooksi
fi
zin
• Oksitosin nöro
fi
zin I, vazopressin nöro
fi
zin II adındaki peptidler ile
sentezlenir.
• Veziküllerde depolanan hormonlar nöro
fi
zin peptidlerinden ayrılırlar
ve birlikte serbestlenirler.
• Nöro
fi
zinin endokrin fonksiyonunun olup olmadığı bilinmemektedir.
ADH ve Oksitosinin Sentezi
56
58. • ADH böbrek toplayıcı tübüllerinin suya geçirgenliğini artırır.
• ADH varlığında konsantre bir idrar üretilirken, ADH yokluğunda idrar dilüe
olur.
• ADH V2 reseptörüne bağlanarak böbrek tübüllerinde cAMP üretimini artırır.
Böylece PKA aktivasyonuyla AQP2 kanalları eksositoz ile apikal membrana
yerleştirilir.
• ADH salgılanmasında veya etkisinde bir bozukluk sonucu diyabetes
insipidus ortaya çıkar.
• ADH yüksek konsantrasyonlarda V1 reseptörleri üzerinden
vazokonstriksiyona ve arter basıncının artışına neden olur.
ADH’un Fizyolojik İşlevleri
58
59. ADH Üretiminin Düzenlenmesi
• Hipotalamusta veya ona yakın olarak bulunan
başka bir bölgede ozmoreseptör fonksiyonuna
sahip hücreler plazma ozmolaritesindeki artışa
cevap olarak uyarılır.
• Ozmoreseptörlerin uyarılması ADH salgısını tetikler.
• Arter basıncında veya kan hacminde azalma,
sempatik tonusta veya anjiyotensin salgısında
artışlar ADH salgısını artırır.
59
60. Oksitosinin Fizyolojik İşlevleri
• Yunancada “hızlı doğum” anlamına gelir.
• Gebe uterusun kasılmasını sağlayarak doğumu
kolaylaştırır.
• Adı ile uyumlu olarak, oksitosinin yokluğunda
doğum süresi uzar.
• Laktasyonda sütün ejeksiyonunu sağlar.
• Spermin dişi genital kanalında transportunda ve
erkekte ejekülasyonda görev alır.
• Sosyal ve maternal davranışlardan sorumludur.
• Cinsel hazda rol oynar.
• Oksitosin reseptörü Gq yolunu ve PLC enzimini
aktive eder.
60
61. Orta Hipo
fi
z (Pars İntermedya)
• İnsanda rudimenterdir. Pars intermedyanın gelişmiş olduğu canlı türlerinde bu bölgeden α-
melanosit stimülan hormon (MSH) salgılanır.
• α-MSH, melanositleri uyararak melanin pigmentinin üretilmesini ve cildin pigmentasyonunu sağlar.
• α-MSH, POMC adında büyük bir prekürsör proteinin yıkım ürünüdür.
• ACTH da POMC’in enzimatik olarak parçalanmasıyla ortaya çıkar ve α-MSH sekansının tamamını
içerir.
• ACTH’un da α-MSH benzeri etkileri vardır.
61
62. Adenohipo
fi
z
• Adenohipo
fi
z 6 hormon üreten 5 endokrin
hücre tipinden oluşur.
• Hipotalamo-hipo
fi
zer portal sistem ile
hipotalamusa bağlıdır.
• Hipotalamustan serbestlenen serbestletici
ya da inhibe edici hormonlar hipotalamo-
hipo
fi
zer portal sistem içinde adenohipo
fi
ze
ulaşarak hormon salgılanmasını denetler.
• Hipotalamusun “hipo
fi
zotropik” hormonları
mediyan eminens bölgesine salgılanır ve
kapiller kana emilir.
62
63. Adenohipo
fi
z Hormonları
• Somatotroplar→ Büyüme hormonu (hGH): Protein yapımı,
hücre çoğalması ve farklılaşması
• Kortikotroplar→ Adrenokortitropik hormon (ACTH):
Metabolizmayı etkileyen bazı adrenl korteks hormonlarının
salgısını kontrol eder.
• Tirotroplar→ Tiroit stimülan hormon (TSH): Tiroit bezinin
T4 ve T3 salgılama hızını kontrol eder.
• Laktotroplar→Prolaktin: Meme bezlerinin gelişimi ve süt
üretimini sağlar.
• Gonadotroplar→ Folikül stimülan hormon (FSH) ve
luteinizan hormon (LH):
• FSH: Ovaryumda folikül gelişimini ve testiste
spermatogenezi kontrol eder.
• LH: Ovulasyona ve overlerde korpus luteumun
gelişimine neden olur. Overden östrojen ve
progesteron, testislerden testosteron salgısını uyarır.
63
64. Adenohipo
fi
z Hormonlarının
Hipotalamik Kontrolü
• Hipo
fi
z salgıları hipotalamustan
kaynaklanan uyarıcı veya inhibe edici
hormonlar ile kontrol edilir.
• Ön hipo
fi
zin tropik hormonları 3. bir
endokrin bezi veya doğrudan hedef
organı kontrol eder.
• Hipotalamus-hipo
fi
z aksı hiyerarşik bir
negatif feedback sistemi ile düzenlenir.
64
65. Hipotalamus
• Beynin tabanına yerleşmiştir.
• Limbik sistemin bir parçasıdır.
• Otonom sinir sistemi ve endokrin sistemi kontrol eder.
• Sinir sisteminde pek çok kaynaktan girdi alır: stres, ağrı, koku,
sıcaklık, kan basıncı, kandaki iyon ve organik maddeler gibi
faktörler hipotalamus aktivitesini kontrol eder.
• Hipotalamus bu girdiler ile endokrin cevapları düzenler.
65
66. • Ön hipo
fi
z bezi sadece hipotalamustan gelen venöz kanı alır.
• Bu sayede hipotalamusta üretilen ve mediyan eminense serbestlenen hipotalamik
hormonlar doğrudan ön hipo
fi
ze ulaştırılır.
• Adenohipo
fi
zin endokrin faaliyetini kontrol eden hipotalamik hormonlar:
1.Tirotropin serbestleştirici hormon (TRH)
2.Kortikotropin serbestleştirici hormon (CRH)
3.Büyüme hormonu serbestleştirici hormon (GHRH)
4.Büyüme hormonu baskılayıcı hormon (GHIH, somatostatin)
5.Gonadotropin serbesleştirici hormon (GnRH)
6.Prolaktin baskılayıcı hormon (Dopamin, DA)
7.Prolaktin serbestleştirici hormon
Adenohipo
fi
z Hormonlarının Hipotalamik Kontrolü
66
68. Büyüme Hormonu (Somatotrop Hormon, GH)
• GH hariç tüm ön hipo
fi
z hormonları spesi
fi
k
hede
fl
erini uyararak etkilerini gösterir.
• GH vücutta neredeyse tüm dokular üzerine etki eder.
• GH büyümenin birincil endokrin regülatörüdür.
• Somatotrop hücreler tarafından üretilen en yaygın
formu 191 amino asit uzunluğunda 22 kDa’luk bir
polipeptid zinciridir.
68
69. GH Ailesi
• 4 ayrı hormon yapısal olarak GH’a benzerdir:
• Plasentadan salgılanan plasental varyant GH (pvGH), insan
koriyonik somatomammotropin 1-2 (hCS) (insan plasental
laktojen 1-2 olarak da adlandırılır)
• Bir diğer ön hipo
fi
z hormonu olan prolaktin
69
70. GH Salgısı
• GH pulsatil olarak salgılanır.
• Özellikle uykunun ilk birkaç
saatlik evresinde GH salgısı
yüksektir.
• Günlük GH salgısının %70’i bu
evrede gerçekleşir.
• Egzersiz, yüksek protein alımı ve
uzun süreli açlık GH salgısını
artırır.
• GH salgısı yaş ile birlikte azalır.
70
71. GH Salgısının Kontrolü
• Hipotalamustan serbestlenen GHRH
ve GIS’ten serbestlenen Ghrelin
somatotrop hücrelerden GH salgısını
uyarır.
• GHRH reseptörünün aktivasyonu
cAMP üretimini uyararak salgının
artışına neden olur.
• Hipotalamustan serbestlenen GHIH
veya somatostatin cAMP üretimini
azaltarak GH salgısını baskılar.
• Hipotalamusun GH üzerindeki
birincil etkisi uyarıcıdır.
71
72. GH Salgısının Kontrolü
• GH salgısı negatif-feedback ile de kontrol edilir.
• GH’un etkilerinin büyük kısmı, salgısı GH tarafından
lokal olarak kontrol edilen IGF-1 üzerinden
gerçekleşir.
• Dolaşımdaki IGF-1’in büyük kısmı karaciğer
tarafından serbestlenir.
• IGF-1, GH ve GHRH salgısını baskılar ve
somatostatin salgısını artırır.
• GH kendi salgısı üzerine ayrıca negatif-feedback
uygular.
72
73. GH
• GH’un çoğu salgılandıktan sonra plazmada serbest olarak dolaşır.
• Ancak yaklaşık %40’ı GH-bağlayıcı proteine bağlı olarak bulunur.
• GH-bağlayıcı protein, GH reseptörünün ekstrasellüler bölgesinin
enzimatik olarak yıkılmasıyla oluşturulur.
• GH’un dolaşımdaki yarı ömrü 25 dk’dır.
73
74. GH Reseptörü
• GH reseptörü, Tip-I sitokin reseptör ailesinin bir
üyesidir ve tirozin-kinaz ilişkili bir reseptördür.
• Prolaktin ve leptin hormonlarının reseptörleri de aynı
aileye aittir.
• GH reseptörü iki monomerik transmembran proteinden
oluşur.
• GH’ın reseptörüne bağlanması iki monomer arasında
bir köprü görevi görür ve reseptörün dimerizasyonuna
ve aktivasyonuna neden olur.
• GH reseptörünün aktivasyonu JAK2-STAT yolunu
aktive eder.
• STAT nükleusa transloke olur ve transkripsiyon faktörü
olarak görev yapar.
74
75. GH’un Metabolik Etkileri
• GH’un kısa süreli etkileri (dakikalardan saatlere kadar) kas, adipöz ve
karaciğer dokusunda metabolik olarak ortaya çıkar.
• Adipöz dokusunda lipolizde ↑↑, kas dokusunda glikoz kullanımında ↓↓
ve hepatositlerde glukoneogenezde ↑↑.
• GH’un metabolik etkileri insülinin metabolik etkilerine zıttır.
• Bu nedenle GH’un bu etkileri anti-insülin veya diyabetojenik olarak
adlandırılır (hipo
fi
zer diyabet).
• GH aşırı salgısı dokuların insüline normal cevabını engeller.
• Yağ metabolizmasını artırıcı etkisi ketozise neden olur.
• GH’un aşırı salgısına sıklıkla insülin direnci eşlik eder ve hastaların bir
kısmında tam diyabet ortaya çıkar.
75
76. GH’un Metabolik Etkileri
• Protein metabolizması üzerine etkileri
• Plazma membranından amino asit taşınımını ↑↑
• mRNA üretimini ve translasyonunu ↑↑
• Amino asit yıkımını ↓↓
76
77. GH’un Büyümeyi Artırıcı Etkisi
• GH bir çok dokuda büyümeyi sağlar.
• Gelişimin erken döneminde GH uygulaması vücutta
orantılı bir büyüme sağlarken, erişkinlikte kemiklerde
uzama durmuş olmasına rağmen yumuşak dokuların
büyük kısmında büyümeyi devam ettirir.
77
78. GH’un Büyümeyi Artırıcı Etkisi
• GH’un hemen hemen tüm dokularda protein
sentezini ve büyümeyi artırıyor olmasına karşın, en
belirgin etkisi longitudinal kemiklerde büyümesini
artırmasıdır.
• Bu etkileri;
1.Kemik büyümesine neden olan kondrositler ve
osteojenik hücrelerin protein depolamasını artırması,
2.Bu hücrelerin proliferasyonunu artırması,
3.Kondrositlerin osteojenik hücrelere dönüşmesini
sağlaması ile gerçekleşir.
78
79. • Longitudinal kemik büyümesinde epi
fi
z plaklarında
kondrosit sayısının artışı ile yeni kıkırdak oluşur ve
osteoblastik aktivite ile bu kıkırdak yapıda kemikleşme
sağlanır.
• Plakların kendisi de kemiğe dönüşünce longitudinal
kemik büyümesi durur.
• Radial kemik büyümesinde endosteal yüzeylerde
osteoklastik aktivite ile kemik rezorpsiyonu, periosteal
yüzeyde osteoblastların aktivitesiyle kemik depozisyonu
gerçekleşir. Radial kemik büyümesi yaşam boyu devam
edebilir.
• Kemik büyümesi GH tarafından uyarılır. Ancak bu etkinin
büyük kısmı GH’un doğrudan etkisiyle meydana gelmez.
• GH’un etkilerinin büyük kısmı somatomedin-1 ve 2 veya
IGF1 ve 2 aracılığıyla meydana gelir.
GH’un Büyümeyi Artırıcı Etkisi
79
80. İnsülin-benzeri Büyüme Faktörü 1 ve 2
• IGF yokluğunda GH’un büyüme üzerine etkilerinin büyük kısmı meydana gelmez.
• GH, karaciğerde ve diğer hedef dokularında IGF-1’in sentezine neden olur. Dolayısıyla
dokulara etkiyen IGF lokal olarak da üretilebilir veya dolaşımdan dokulara geçebilir.
IGF-2 sentezi GH’a daha az bağımlıdır.
• Plazma GH seviyesi, GH’un pulsatil olarak salgılanmasından dolayı gün içinde yüzlerce
kata kadar geniş dalgalanmalar gösterir. IGF-1 seviyesi 2 kattan fazla değişmez.
• IGF-1 seviyesinin görece stabil kalmasının sebebi dolaşımda IGF-1 bağlayıcı proteinler
ile taşınmasıdır (%90’dan fazlası taşıyıcı proteinlere bağlı).
• IGF kimyasal olarak insüline benzer ve insülin benzeri etkiler açığa çıkartır (örn.
hipoglisemi).
80
81. • IGF-1 etkisini bir reseptör tirozin kinaz
üzerinden gösterir.
• IGF-1 reseptörü yapısal olarak insülin
reseptörüne benzer.
• Reseptör ekstrasellüler iki α ve
transmembran iki β zincirinden meydana
gelir.
• İnsülin IGF-1 reseptörüne, IGF-1 ise insülin
reseptörüne bağlanabilir.
• İnsülinin metabolik etkilerini gösterdiği adipöz
doku ve karaciğerde IGF-1 reseptör
yoğunluğu düşüktür.
• IGF-2 reseptörü yapısal olarak farklıdır ve bir
reseptör tirozin kinaz değildir.
• IGF-2’nin reseptörüne bağlanmasını takiben
endositoz ile hücre içine alınır ve kandan
temizlenir.
İnsülin-benzeri Büyüme Faktörü 1 ve 2
81
82. •Büyümenin en hızlı meydana geldiği
puberte döneminde IGF-1 seviyesi de
maksimaldir.
•Büyüme hızı intrauter ve yaşamın erken
dönemlerinde IGF-1’den bağımsızdır.
•GH yoksunu çocuklarda IGF-1 seviyesi
de çok düşüktür ancak doğumda normal
boy ve ağırlıktadırlar.
•Bu nedenle intrauter dönemde GH ve
IGF-1’den başka faktörler büyümeyi
kontrol eder.
•İnsülin ve IGF-2 bu büyümeyi kontrol
eden faktörler olabilir. IGF-2 seviyesi
intrauter dönemde daha yüksektir.
İnsülin-benzeri Büyüme Faktörü 1 ve 2
82
83. Büyümenin Diğer
Regülatörleri
• Tiroid hormonları: eksikliğinde kretinizm
• Seks steroidleri
• Glukokortikoidler
• İnsülin: diyabetik çocuklarda büyüme geriliği görülür,
pankreatik agenezisi olan bebeklerde doğumda vücut
ağırlığı düşüktür.
83
84. GH Salgı Bozuklukları
• Panhipopitüiterizm: Bütün ön hipo
fi
z
hormonlarının azalmış salgılanması.
Doğumsal veya yaşamın herhangi bir
döneminde gelişebilir.
• Dwar
fi
zm (cücelik): Çoğunlukla
panhipopitüiterizm sonucu oluşur. Daha az
sıklıkla sadece GH salgısının yokluğuna
bağlı olarak meydana gelebilir.
• Levi-Lorain cüceliğinde IGF-1 kalıtsal
olarak fonksiyon görmez.
84
85. • Gigantizm: Adölesan dönem öncesinde
aşırı GH salgısı sonucu meydana gelir.
Genellikle diyabet bulguları görülür.
• Akromegali: GH salgısı artışı epi
fi
z
plaklarının kapanmasından sonra
meydana gelir. Daha fazla boy uzaması
görülmez ancak GH’un büyüme üzerine
diğer etkileri görülür.
GH Salgı Bozuklukları
Akromegali
Gigantism
85
87. Tiroid Hormonları
• Vücuttaki en büyük endokrin bez, 20 g
ağırlığında, trakeanın önünde
yerleşmiştir.
• Tiroid hormonları endokrin
fi
zyolojide
eşsiz özelliklere sahiptir.
• Sentezi için eser element gereken tek
hormondur.
• Tiroksin (T4) ve triiyodotironin (T3)
hormonlarını salgılar.
• Tiroid hormonları metabolik hızı belirler.
• Parafoliküler hücreler kalsitonin salgılar.
87
88. • Tiroid bezi epitel hücreleri tarafından çevrelenmiş çok sayıda
folikülden oluşur.
• Foliküllerin içi kolloid adı verilen bir salgı maddesi ile doludur.
• Kolloid içinde ana materyal tiroglobulin adında bir proteindir.
• T4 ve T3 hormonları tiroglobulinin bir parçası olarak üretilir.
• T3, T4’den 4 kat daha güçlüdür. Ancak salgının %90’ı T4 formundadır.
• Tiroid hormonları tiroglobuline bağlı olarak kolloidin içinde üretilir ve
hormon olarak salgılanmadan önce folikül epitel hücrelerine geri alınır.
Tiroid Hormonları
88
89. • Tiroglobulin üzerinde yaklaşık 70 tirozin bulunur.
• Tiroglobuline bağlı olarak tirozin amino asidi üzerindeki
benzil halkasının iyotlanması ve iyotlanmış tirozinlerin
birbiri ile birleşmesiyle T4, T3 ve rT3 oluşur.
Tiroid Hormonları
89
91. • Tiroid hormon sentezi iyodun tiroid bezi tarafından tutulmasıyla başlar.
• Tiroid bezi Na/I kotransport taşıyıcısı ile (NIS veya SLC5A5) bazolateral
membrandan iyodu folikül hücrelerinin içine alır.
• NIS iki Na+ ve bir I-’u hücre içine taşır. İyodun konsantrasyon gradyanına
karşı alınabilmesi için gereken enerji Na/K ATPaz tarafından sağlanır.
• İyodür apikal membrandan kolloidin içine, Cl-I değiştirici olarak görev
gören Pendrin taşıyıcısı tarafından sekrete edilir.
• Pendrinde meydana gelen mutasyonlar guatr ve işitme kaybı ile sonuçlanır.
• İyodür ile birlikte tiroglobulin folikül hücreleri tarafından kolloid içine taşınır.
• Tiroglobulin iyodür iyonlarının bağlanacağı tirozil gruplarını içerir.
Tiroid Hormonlarının Sentezlenmesi: 1. Basamak: İyodun Folikül
Hücreleri İçine Alınması, 2. Basamak: İyodun Kolloid İçine Salgılanması
91
92. Tiroid Hormonlarının Sentezlenmesi: 3. Basamak: Tiroglobulinin
İyotlanması, 4. Basamak: Tirozin Gruplarının Konjügasyonu
• Apikal membran, iyodürün oksidasyonundan sorumlu tiroid peroksidaz enzimini içerir.
• Bu enzim sayesinde I- I0’a okside olur.
• Bu reaksiyon hidrojen peroksit üretilmesini gerektirir. Dual-oksidaz 2 enzimi hidrojen peroksit
üretilmesini sağlar.
• Okside olmuş iyot tiroglobuline çok daha hızlı bağlanır.
• Tirozin önce monoiyodotirozine, daha sonra diiyodotirozine iyotlanır.
• İki diiyodotirozinin birleşmesiyle tiroksin (T4) molekülü oluşur.
• Bir molekül monoiyodotirozin, bir molekül diiyodotirozin ile birleşirse triiyodotironin (T3) oluşur.
• Dış halkada diiyodotirozin bulunup monoiyodotirozin ile birleşirse rT3 oluşur. Fizyolojik
fonksiyonu yoktur.
• Tirozil gruplarının bir kısmı mono ve diiyodotirozin olarak kalır ve hormon oluşumuna katkı
sağlamaz.
92
93. • İyotlanma ve konjügasyon sonucu oluşan tiroid hormonları
folikül lümeni içinde tiroglobuline bağlı olarak bulunur.
• Folikül hücreleri içine alınıp hidrolize edilene kadar hormon
inaktiftir.
• Tiroglobulin sıvı-faz endositoz ile folikül hücrelerine alınır.
• Endositik veziküller lizozomlar ile birleşir.
• Lizozomlar içinde tiroglobulinden T4, T3, rT3,
diiyodotironin ve monoiyodotironin hidrolize edilir.
Tiroid Hormonlarının Sentezlenmesi: 5. Basamak:
Tiroglobulinin Folikül Hücrelerine Alınması, 6. Basamak:
Tiroglobulinden Tiroid Hormonlarının Oluşturulması
93
94. • Tiroglobulinden tiroid hormonları üretildikten sonra T4 ve T3
bazolateral membrandan kana serbestlenir.
• Serbestlenen hormonun %90’u T4, %10’u T3 formundadır.
• Dokularda tiroid hormonları etkisini büyük ölçüde T3 üzerinden
gösterir.
• Periferde tiroidin hedef dokuları deiyodinaz enzimleri ile T4’ü
T3’e dönüştürür.
• Hormon sentezindeki tüm basamaklar TSH tarafından uyarılır.
Tiroid Hormonlarının Sentezlenmesi: 7. Basamak: Tiroid
Hormonlarının Serbestlenmesi
94
95. T4 ve T3’ün Dokulara Taşınması
• Tiroid bezinde, tiroid hormonları 3 ay yetecek kadar depo
edilir.
• Serbestlenen T4’ün %99’dan fazlası ve T3’ün biraz daha azı
plazma proteinlerine bağlı olarak taşınır.
• T4’ün yarı ömrü yaklaşık 1 hafta, T3’ün yarı ömrü yaklaşık 1
gündür.
• Taşıyıcı proteinler tiroksin-bağlayıcı globulin, tiroksin-
bağlayıcı prealbümin ve albümindir. Karaciğerde üretilirler.
95
96. • Tiroid hormonları dokulara
girdiklerinde yine taşıyıcı proteinler
tarafından bağlanır.
• Dokunun ihtiyacına göre kullanılırlar.
• Dokularda bulunan deiyodinaz
enzimleri ile T4 yavaşça T3’e
dönüştürülür.
• Yarı ömrünün daha uzun olması ve
dokularda ihtiyaca göre T3’e
dönüştürülmesi nedeniyle tiroid bezi
alınan hastalara oral yol ile T4
hormonu takviyesi yapılır.
T4 ve T3’ün Dokulara Taşınması
96
97. • Kalori kısıtlaması ve stres periferdeki dokularda T4’ün T3’e
dönüşmesinden sorumlu deiyodinaz enzimlerini inaktive eder.
• Bu durumun T3 miktarını azaltarak TSH salgısının artmasına ve
hormon seviyesinin normale döndürülmesine neden olması
beklenebilirdi, ancak ön hipo
fi
zde deiyodinazlar inaktive olmaz ve
TSH salgısında ek bir uyarılma meydana gelmez.
• Dolayısıyla tiroid hormon aktivitesi azalır.
• Besine ulaşmanın kısıtlı olduğu durumlarda T3 aktivitesinin ve
dolayısıyla metabolik hızın azalması koruyucu bir adaptasyondur.
T4 ve T3’ün Dokulara Taşınması
97
98. Tiroid Hormonlarının Etkileri
• T4 ve T3 hormonları dokulara difüzyon veya taşıyıcı aracılı transport sistemleriyle geçer.
• Hormon etkilerinin büyük kısmı nükleer reseptörler üzerinden meydana gelir.
• Tiroid hormon reseptörü, retinoix X reseptörü ile heterodimer oluşturarak DNA
bölgelerine bağlanır ve gen ekspresyonunu düzenleyerek etkisini gösterir.
• T4’ün büyük ölçüde taşıyıcı proteinlere bağlı olması nedeniyle serbest hormon seviyesi
düşüktür. T4 dokularda, T3’e dönüştürülür. T3’ün tiroid hormon reseptörüne a
fi
nitesi
daha yüksektir.
• Bu nedenlerden dolayı tiroid hormonlarının etkisi büyük ölçüde T3 üzerinden gerçekleşir.
98
99. Tiroid Hormonlarının
Genomik Olmayan Etkileri
• Tiroid hormonlarının metabolik hızı artıran etkilerinin bir
kısmı gen ekspresyonundan bağımsız olarak meydana
gelir.
• Bu etkiler gen ekspresyonu üzerinden açıklanmayacak
kadar hızlı gerçekleşir ancak hangi reseptörler üzerinden
meydana geldiği bilinmemektedir.
99
100. Tiroid Hormonları Metabolik Hızı Artırır
• Tiroid hormonları bazal metabolik hızı (BMR)
belirleyen ana hormonlardır.
• Aşırı salgısı BMR’ı %100 artırır, yokluğu BMR’ı
%50 azaltır.
• Tiroid hormonları β-adrenerjik reseptör
ekspresyonunu artırır. Bu nedenle dokuların
sempatik uyarıya duyarlılığını artırarak metabolik
hızı artırıcı dolaylı etkilere de sahiptir.
• Akut tirotoksisitede β-adrenerjik reseptör
antagonisti kullanımı öncelikli uygulamalardandır.
100
101. • Tiroid hormonları karbohidrat, yağ ve
proteinlerin hem katabolik hem de anabolik
reaksiyonlarını uyarır.
• Karaciğerde glukoneogenez için gerekli
enzimlerin ekspresyonunu artırır. İnsülin
salgısının artışı nedeniyle kan glikozu
normaldir.
• Proteinlerin sentezini ve yıkımını artırır ancak
hipertiroidi de yıkım baskındır. Ancak tiroid
hormonları normal büyüme için gereklidir.
• Adipöz dokudan TAG yıkımını ve FA
serbestlenmesini artırır. Lipogenezi de uyarır
ancak yüksek T3 seviyesinde mobilizasyon
daha baskındır.
• Hipotiroidi plazma kolesterol seviyesini
yükseltir ve ateroskleroza neden olabilir. Tiroid
hormonları kolesterolün safraya salgılanmasını
artırır ve kolesterol seviyesini azaltır.
Tiroid Hormonları Metabolik Hızı Artırır:
Beyhude Döngüler (Futile Cycles)
101
102. • Kas, karaciğer ve böbrekte Na-K ATPaz seviyelerini artırır.
• Pompa seviyesindeki bu artış, iyonların pasif olarak sızmasını da
artırır.
• Bu nedenle esasında bir iş ortaya konmamışken metabolik hız artar.
• Kalp debisi ve solunum hızı metabolik hıza paralel olarak artar.
• Tiroid hormonları sempatik sinir sistemi ile birlikte kahverengi yağ
dokusunda termogenezi artırarak enerji harcanmasını artırır. Bu
etkiye uncoupling protein veya termogenin adı verilen bir protein
aracılık eder.
Tiroid Hormonları Metabolik Hızı Artırır:
Beyhude Döngüler (Futile Cycles)
102
104. Tiroid Hormonları Metabolik Hızı Artırır
• Sindirim sistemi hareketlerini artırır.
• Sinir sistemi üzerine uyarıcı etkiler gösterir.
• Kas tremoruna neden olur.
• Aşırı salgısında uykusuzluk ve yorgunluk ortaya çıkar.
104
105. Tiroid Hormonlarının Salgısının Düzenlenmesi
• Hipotalamustan serbestlenen
TRH, ön hipo
fi
zden TSH salgısını
uyarır.
• TSH tiroid hormonlarının üretimi
ve serbestlenmesini her yönüyle
uyarır.
• Tiroid hormonları hem TRH hem
de TSH salgısı üzerine negatif-
feedback uygular.
105
106. • TRH reseptörü fosfolipaz C ve fosfolipaz A2 enzimlerini aktive
ederek TSH salgısını artırır.
• TSH, α ve β zincirlerinden oluşan bir glikoproteindir.
• LH, FSH ve hCG hormonları α ve β zincirlerinden oluşur ve
yapısal olarak TSH’a benzerdir.
• α zinciri tüm hormonlarda ortaktır.
• Tiroid bezinin foliküler hücrelerinde TSH reseptörü cAMP
üretimini artırır ve tiroid hormonlarının üretimi ve
serbestlenmesini tüm basamaklarda uyarır.
Tiroid Hormonlarının Salgısının Düzenlenmesi
106
107. Tiroid Hastalıkları
• Hipertiroidizm
• Graves hastalığı: Tiroid stimülan
immünoglobulinler (TSI)
• Tiroid adenomu
• Terleme, vücut ağırlığında azalma,
ishal, kas zayı
fl
ığı, tremor, psişik
bozukluklar, aşırı yorgunluk, ekzoftalmi
gibi belirtilere neden olur.
• Tedavi çoğunlukla tiroid bezinin cerrahi
olarak çıkarılmasıdır.
107
108. Hipotiroidizm
• Hashimoto hastalığı: Tiroid bezini
tahrip eden otoimmünite
• Besinsel iyot eksikliğine bağlı olarak
endemik guatr
• Tiroid hormonlarının salgı bozukluğuna
bağlı olarak görülen guatr
• TSH salgısına negatif-feedback
uygulanamaması nedeniyle tiroid
bezinde aşırı büyüme görülür.
108
109. Hipotiroidizm
• Uyku hali, yorgunluk, kas
zayı
fl
ığı, kilo artışı, kabızlık,
zihinsel aktivitede
yavaşlama ve miksödem
gibi belirtilere neden olur.
• Plazma kolesterol artışına
bağlı olarak ateroskleroza
eğilim artar.
• Tedavide oral tiroksin
takviyesi yapılır.
109
110. Kretinizm
• Fetal hayat ve bebeklikte
hipotiroidizm sonucu gelişir.
• Zihinsel gerilik ve dwar
fi
zme neden
olur.
• Tiroid bezinin yokluğu, tiroid hormon
sentezinde genetik bir bozukluk
veya iyot yetersizliği nedeniyle
ortaya çıkabilir.
• Doğumdan hemen sonra tedavi
edilmezse zihinsel gelişim kalıcı
olarak geri kalır.
• Büyümedeki gerilik orantısızdır.
İskelet büyümesi, yumuşak doku
büyümesinden daha fazla geri kalır.
110
112. Adrenal Bez
• Ontojenik, morfolojik ve fonksiyonel olarak iki
kısımdan oluşur.
• Adrenal medulla: Sempatik sistem ile ilişkili.
Kroma
ffi
n hücreleri epinefrin ve norepinefrin
serbestler.
• Adrenal korteks: Kortikosteroidler
• Glomerüloza→Aldosteron (Ana mineralokortikoid)
Uyaran: ANG II, K+
• Fasikülata→Kortizol (Ana glukokortikoid)
Uyaran: ACTH
• Retikülaris→Adrenal androjenler
Uyaran: ACTH
112
114. Kortikosteroidler
• Kolesterolden sentezlenirler (%80 dolaşım kaynaklı LDL)
• İlk basamak kolesterolün pregnenolona dönüşümüdür.
• Bu olay aynı zamanda hız sınırlayıcı basamaktır. Salgıyı kontrol
eden faktörler bu basamağa etki eder.
• Sentezde görevli tüm enzimler ER veya mitokondride bulunur.
• Aldosteron ve kortizolün kimyasal yapıları çok benzerdir.
• Bu benzerliğe karşın, aldosteronun glukokortikoid aktivitesi yoktur.
Ancak, kortizolün mineralokortikoid aktivitesi güçlüdür.
114
115. Kortikosteroidler
• Aldosteron sadece glomerüloza tabakasında üretilir, çünkü sadece
glomerüloza hücreleri aldosteron sentaz enzimine sahiptir.
• Kortizolün sentezlenmesi için gereken 17α-hidroksilaz enzimi esas olarak
fasikülata, daha az miktarda ise retikülariz tabakasında eksprese edilir.
• Kortizolün inaktif bir metaboliti olan kortizona dönüşümü 11β-
hidroksisiteroid dehidrojenaz (11β-HSD) aracılığıyla gerçekleşir.
• 11β-HSD1 adipöz dokuda eksprese edilir ve geri dönüşümlü bir reaksiyon
ile kortizol ve kortizon dönüşümünü sağlar.
• 11β-HSD2 böbrek tübüllerinde eksprese edilir. Geri dönüşümsüz bir
reaksiyon ile kortizolü kortizona dönüştürür. Bu sayede kortizolün
mineralokortikoid aktivitesi engellenmiş olur.
115
116. Kortikosteroidlerin Kanda Taşınmaları
• Plazma proteinlerine bağlı olarak taşınırlar.
• Kortizol: Kortizol-bağlayıcı globulin (Transkortin) ve albumine bağlı
olarak taşınır. Sadece %3’ü serbest dolaşır. Yarı ömrü 90 dk.
• Aldosteron: Kortizol-bağlayıcı globulin (Transkortin) ve albumine
bağlanır, ancak a
fi
nitesi kortizole kıyasla düşüktür. %37’si serbest
dolaşır. Yarı ömrü 20 dk.
• Başlıca karaciğerde metabolize olurlar. Dışkı ve idrar ile atılırlar.
• Aldosteron konsantrasyonu kanda 6 ng/100 mL, kortizol 12 μg/
100 mL.
116
117. Aldosteron
• Böbreklerden Na+ ve su geriemilimini, dolayısıyla ekstrasellüler sıvı
hacmini belirleyen ana hormon (mineralokortikoid aktivitenin %90’ı)
• Kortizolün mineralokortikoid aktivitesi aldosteron ile yarışır, ancak
11β-HSD2 ile bu etki önlenir.
• AVP, aldosterondan farklı olarak “serbest su” geri emilimini düzenler.
• Aldosteron salgısının yokluğunda ekstrasellüler sıvı hacmi hızla
kaybedilir.
117
118. Aldosteronun Etkileri
• Mineralokortikoid reseptörüne (MR) bağlanarak
hedef genlerin ekspresyonunu düzenler
• Böbreklerden Na+ geri emilimini, K+ ve H+
sekresyonunu ↑↑
• Na-K ATPaz, ENaC, K+ kanalları
ekspresyonunu ↑↑
• Aşırı salgısında arter basıncı ↑↑, Hipokalemi ve
alkaloz görülür, Na+ konsantrasyonu değişmez.
• Ter ve tükrük salgısında Na+ kaybı ↓↓, sindirim
kanalında Na+ emilimi ↑↑
118
119. 119
Aldosteron Salgısının
Düzenlenmesi
• ANG II, K+ ve ACTH aldosteron
salgısını uyarır.
• ACTH’un salgı üzerinde permisif
etkisi vardır.
• ACTH (MC2R, Gαs) ve ANG II
(AT1, Gαq), kendi reseptörleri
üzerinden etki gösterir.
• Ekstrasellüler K+ artışı
glomerüloza hücrelerini doğrudan
depolarize eder.
120. Kortizol
120
• Kan glikoz düzeyini artırıcı etkisinden dolayı glukokortikoid
olarak adlandırılır.
• Strese cevap hormonudur.
• Katabolik bir hormondur, aşırı salgısı yıkıcı etkilere neden olur
• Yokluğu veya aşırı salgısı yaşamla bağdaşmaz.
121. Kortizolün Etkileri
• Glukokortikoid reseptörüne (GR) bağlanarak hedef genlerinin
ekspresyonunu düzenler.
• MR’e de yüksek bir a
fi
nitesi vardır.
• Glukokortikoid etkisi karaciğer, kas ve adipöz doku üzerinden
meydana gelir, ancak çok sayıda somatik dokuyu etkiler.
121
122. Kortizolün Karbonhidrat
Metabolizmasına Etkileri
• Karaciğerde glikoneojenez ↑↑, amino asitlerin ve yağ
asitlerinin glikoza dönüşümünden sorumlu enzimler ↑↑
• Başta kas olmak üzere tüm dokulardan amino asit
mobilizasyonu ↑↑
• Hücrelerin glikoz kullanımı ↓↓, anti-insülin etki
• Hiperglisemi ve hiperlipidemi
• Aşırı salgısı adrenal diyabete neden olur.
122
123. Kortizolün Protein
Metabolizmasına Etkileri
• Hücresel protein depolarında ↓↓, karaciğer hariç
• Protein sentezinde ↓↓, protein katabolizmasında ↑↑
• Karaciğer ve plazma proteinlerinde ↑↑
• Kan amino asiti ↑↑, karaciğer hücrelerine amino asit taşınımı ↑↑,
karaciğer dışı hücrelere amino asit taşınımı ↓↓
• Karaciğerde amino asitlerin deaminasyonu, glikoza dönüşümü ↑↑
123
124. Kortizolün Yağ
Metabolizmasına Etkileri
• Adipöz dokudan yağ mobilizasyonu ↑↑
• Plazma serbest yağ asidi ↑↑
• Yağ asitlerinin enerji için kullanımı ↑↑
• Bilinmeyen nedenlerle ekstremiterlerde yağ mobilizasyonu
artarken, kısmen merkezi bölgelerde yağ depolanır (aydede
yüz).
124
125. Kortizolün Diğer Etkileri
• Bağışıklık sistemini baskılayıcı ve anti-in
fl
amatuar etkilere
sahiptir. Lenfoid dokuda atro
fi
ye neden olur.
• Bu nedenle organ transplantasyonu ve in
fl
amasyonda
kortizol tedavi amaçlı kullanılır.
• Sindirim sisteminden Ca2+ emilimini ↓↓
• Polisitemiye neden olur.
125
126. Kortizol Salgısının
Düzenlenmesi
126
• Kortizol salgı kontrolü, hipotalamustan
CRH salgılanması ile başlar.
• CRH, ön hipo
fi
zden ACTH salgısını
uyarır.
• AVP de ACTH salgısı için güçlü bir
uyarandır.
• ACTH, zona fasikülata üzerine etki
ederek kortizol salgısını uyarır.
• Kortizol, ACTH ve CRH salgısına
negatif-feedback uygular.
127. Adrenokortikotropik Hormon
127
•Pro-opiomelanokortin (POMC) adında büyük bir prekürsörden üretilir.
•Ön hipo
fi
zde POMC’den ACTH ve β-lipotropin (β-LPH) üretilir. Fetal hayatta ve gebelikte
orta hipo
fi
zde POMC’den, α-/γ-MSH ve β-endor
fi
n üretilir. Beyinde başka POMC nöronları
da bulunmaktadır.
•ACTH ve MSH’lar topluca melanokortinler olarak adlandırılır ve melanokortin
reseptörlerine (MC1R-MC15) bağlanır.
•ACTH, melanositlerde de melanokortin reseptörlerine bağlanır ve aşırı salgısında derinin
pigmentasyonuna neden olur.
128. Kortizol Salgısının Düzenlenmesi
128
• CRH ve ACTH pulsatil olarak salgılanır.
• Kortizol de bu salgıyı takip eder ancak plazma proteinlerine bağlı olmasıyla pulsasyon maskelenir.
• Kortizol salgısı sirkadyen bir döngüye sahiptir. Sabah yüksek, gece düşük seviyededir.
129. Adrenal Androjenler
• Retikülaris tabakasından dehidroepiandrosteron (DHEA)
ve androstenedion salgılanır.
• Normal koşullarda etkisi zayıftır.
• Dişide aksial ve genital kıl büyümesini sağlar.
129
130. Adrenal Medulla
• Sempatik sistemin bir uzantısıdır. Kan dolaşımı aracılığıyla
etkileri genişletir.
• Birincil olarak epinefrin daha az miktarda norepinefrin
serbestler.
• Strese karşı çoklu sistemlerin entegre bir cevap vermesini
sağlar:
• İskelet kasına kan akışını↑↑, bronkodilatasyon ile
dokulara oksijen teslimatını↑↑, glikojenoliz ve lipoliz ↑↑,
insülin salgısında ↓↓
130
131. Addison Hastalığı, Hipoadrenalizm,
Adrenal Yetmezlik
• Adrenal kortekse karşı otoimmünite sonucu gelişebilir.
• Daha nadir olarak ACTH eksikliğine sekonder olarak meydana gelir.
• Mineralokortikoid eksikliğine bağlı olarak idrar ile büyük miktarda
sodyum ve su kaybı olur. Tedavi edilmezse kısa sürede şok ve ölüm
gerçekleşir.
• Glukokortikoid eksikliğine bağlı olarak yeterli miktarda glikoz
üretilemez. Kas zayı
fl
ığı görülür. Strese cevap yetersizdir. Vücut
enfeksiyonlara açıktır.
• ACTH salgısına negatif feedback uygulanamaması durumunda
ciltte hiperpigmentasyon görülür.
131
133. • Korteksin aşırı salgısı nedeniyle görülür.
• Çoğunlukla anormal miktarda kortizol salgılanmasından
kaynaklı
• Aşırı miktarda ACTH veya CRH üretimine bağlı olarak veya
doğrudan adrenal korteks adenomuna bağlı olarak
meydana gelebilir.
• Uzun süreli sentetik glukokortikoid tedavisi de Cushing
sendromuna yol açabilir.
133
Cushing Sendromu, Hiperadrenalizm
134. • Amino asit ve yağ asitlerinin aşırı mobilizasyonu ve bunların glikoz
dönüştürülmesine neden olur.
• Dokuların glikoz ve insüline normal cevabı engellenir. Buna bağlı
olarak adrenal diyabet gelişir.
• Aşırı protein yıkımına bağlı olarak kas kaybı ortaya çıkar.
• Osteojenik hücrelerde protein kaybı ve kalsiyum emiliminin
azalmasıyla osteoporoz gelişir.
• İmmün sistemin baskılanması sonucu hastalar enfeksiyona açık
hale gelir.
• Citte kollajen kaybıyla deri bütünlüğü bozulur.
134
Cushing Sendromu, Hiperadrenalizm
135. Primer Aldosteronizm, Conn
Sendromu
• Nadiren glomerüloza hücrelerinin tümörüne bağlı olarak
görülür.
• Aldosteron salgısının aşırı etkileri ortaya çıkar:
• Hipokalemi
• Metabolik alkaloz
• Ekstrasellüler sıvı hacminde artış
• Hipertansiyon
135
136. Adrenogenital Sendrom
• Adrenal korteksten aşırı miktarda androjen salgısı sonucu
ortaya çıkar.
• Dişilerde erkeksi karakterlerin ortaya çıkmasına neden
olur.
• Puberte öncesi erkek çocuklarda, cinsel gelişimin erken
olmasına yol açar.
• Erişkin erkekte genellikle teşhisini yapmak zordur.
136
138. Frederick Banting & Charles Best
138
• Toronto Üniversitesi
Fizyoloji Departmanı, 1921
• Araştırma ekibi pankreas
ekstraktlarının diyabetik hastalarda
plazma [glikoz]’nu düşürebileceğini
düşündü.
140. • Aylar sonra ilk kez diyabetli bir hastada pankreas özü terapötik bir
amaçla kullanıldı.
• 1923 yılında sığır ve domuz pankreasından elde edilen insülin, diyabet
için efektif bir tedavi olarak dünya çapında kullanılmaya başlandı.
140
143. Endokrin Pankreas
• Ekzokrin pankreas: Sindirim enzimleri ve bikarbonat
salgılar
• Endokrin pankreas: Hormon üreten ve salgılayan
hücreleri içeren 50-300 μm çapında Langerhans
adacıklarından oluşur. Yaklaşık 500.000 adacık içerir,
pankreasın %1-2’sini oluşturur.
143
144. Langerhans Adacıkları
• Adacık en az dört tip hücre içerir.
• En çok sayıda β hücreleri bulunur.
• Sempatik ve parasempatik sistem
tarafından innerve edilir.
144
145. Langerhans Adacıkları
• Adacıklarda hücreler birbirinin fonksiyonunu etkiler.
1.Humoral iletişim: Glukagon, insülin salgısını uyarır. İnsülin
glukagon salgısını inhibe eder. Somatostatin iki hormonun
da salgısını inhibe eder.
2.Hücreler arası iletişim: Langerhans adacıklarında hücreler
birbirine gap junction’lar aracılığıyla bağlıdır.
3.Nöral iletişim: Kolinerjik uyarı insülin salgısını artırır.
Adrenerjik uyarı β-adrenoseptörler üzerinden salgıyı artırır,
α-adrenoseptörler üzerinden inhibe eder.
145
146. İnsülin
• İnsülin hem beslenme ve açlık esnasında
besin metabolizmasını yönetir.
• Açlıkta, β hücreleri daha az insülin salgılar.
İnsülin seviyesi azaldıkça, adipöz dokudan
lipidler, birincil olarak kas dokusundan amino
asitler mobilize olur.
• Beslenme sırası ve sonrasında, insülin salgısı
yükselir. Yağların ve proteinlerin
mobilizasyonu azalır. Glikozun dokulara
taşınımı artar.
• Glikoz karaciğer ve kaslarda glikojen
formunda depolanır. Hücrelere amino asit
taşınımı ve protein sentezi artar.
• İnsülin kan glikozunun sabit bir seviyede
tutulmasını sağlar.
146
147. İnsülin Sentezi
• β hücreleri insülini ilk olarak
preproinsülin olarak sentezler.
• ER içinde B, C ve A bölgelerine sahip
proinsülin oluşur.
• Sekretuar veziküllerde C peptidi A ve B
peptidlerinden ayrılır.
• A ve B peptidleri disül
fi
d bağları ile
birbirine bağlı olarak bulunur.
• İnsülin ve C peptidi birlikte serbestlenir.
147
148. İnsülin Salgısı
• β hücreleri insülin, C peptid ve proinsülinin üçünü de salgılar.
• C peptidin fonksiyonu bilinmemektedir ancak insülin salgısı için kullanışlı
bir biyobelirteçtir.
• Proinsülin toplam salgının %5’ini oluşturur ve insülin benzeri etki gösterir.
• β hücreleri portal dolaşıma salgı yapar dolayısıyla salgı ilk olarak
karaciğerden geçer.
• Salgılanan insülinin %60’ı karaciğerde enzimatik olarak yıkılır.
• C peptid seviyesi değişmez.
• Dolayısıyla C peptid β hücre fonksiyonunun değerlendirilmesini sağlar.
148
149. Glikoz İnsülin Salgısının Temel Regülatörüdür
• Açlık plazma [glikoz] (FPG): 4-5 mM, 60-100 mg/dL
• Büyük bir öğünden sonra bile 10 mM’ı (180 mg/dL) aşmaz.
149
150. • Plazma glikozundaki artışlar insülin salgısını uyarır. Aksine, plazma glikozundaki
azalış insülin salgısını baskılar.
• İntravenöz olarak glikoz uygulanması insülin salgısını hızlı bir şekilde uyarır. Salgı iki
faz ile gerçekleşir.
• İlk fazda β hücrelerinde depolanmış insülin salgılanır. İkinci fazda depo insüline ek
olarak yeni üretilen insülin de kana verilir.
• Oral yoldan alınan glikoz insülin salgısında, glikozun emilim hızına bağlı olarak daha
yavaş bir artış meydana getirir.
• Ancak, oral yoldan alınan glikoza cevap olarak çok daha yüksek miktarda insülin
salgılanır.
• Oral glikozun insülin salgısını daha güçlü uyarması, inkretin etkisi olarak bilinir.
• Sindirim kanalından salgılanan kolesistokin, glukagon-benzeri peptid 1 (GLP-1) ve
gastrik inhibitör peptid (GIP) topluca inkretinler olarak adlandırılır. Bu üç hormon β
hücrelerinden insülin salgısını uyarır. 150
Glikoz İnsülin Salgısının Temel Regülatörüdür
151. 151
• Tip-1 diyabet hastalarında
glikoz alımına cevap olarak
insülin salgısında artış
meydana gelmez.
Glikoz İnsülin Salgısının Temel Regülatörüdür
153. İnsülin Salgı Mekanizması
• Glikozun, diğer monosakkaritlerin ve bazı amino asitlerin β hücreleri
tarafından metabolize edilmesi insülin salgısını uyarır. Salgı mekanizması
özel bir K kanalı ve sülfonilüre reseptörü denen ayrı bir proteinden oluşan
KATP kanallarının aktivitesine dayanır.
1.Glukoz, β hücrelerine GLUT2 taşıyıcıları ile alınır.
2.Glukozun metabolize edilmesi ile hücrede ATP/ADP oranı yükselir.
3.ATP artışı ile KATP kanalları kapanır.
4.Hücrenin K+ geçirgenliğinin azalması membranın depolarize olmasını sağlar.
5.Depolarizasyon voltaj-kapılı Ca2+ kanallarının açılmasına neden olur.
6.Hücre içine giren Ca2+, intrasellüler depolardan da Ca2+ salınımını tetikler.
7.Artan kalsiyum insülin salgısını tetikler.
153
154. İnsülin Salgısının Modülasyonu
• Sempatik uyarı β-adrenoseptörler üzerinden salgıyı
artırırken, α-adrenoseptörler üzerinden salgıyı baskılar.
• Egzersiz sırasında α-adrenoseptörler üzerinden insülin
salgısının baskılanması egzersiz sırasında hipogliseminin
gelişmesinin engellenmesini sağlar.
• Parasempatik uyarı insülin salgısını artırır.
• Besin alımını takiben serbestlenen inkretinler insülin
salgısını artırır.
154
155. İnsülinin Etki Mekanizması
• İnsülin reseptörü, IGF-1 reseptörü gibi bir
reseptör tirozin kinazdır.
• İki α ve iki β zincirinden oluşur. α ve β zincirleri
ve iki α zinciri disül
fi
t bağları ile bağlıdır.
• İnsülin ve IGF-1, yüksek konsantrasyonda
bulunduklarında birbirinin reseptörüne
bağlanabilir.
• β zinciri tirozin kinaz aktivitesine sahiptir.
• İnsülinin bağlanması reseptörün aktive
olmasını sağlar. Hem reseptör üzerinde hem
de hedef proteinler üzerinde bulunan tirozin
bölgelerinin fosforilasyonu gerçekleşir.
155
157. İnsülinin Etki Mekanizması
• İnsülin reseptörünün hede
fl
eri arasında insülin-reseptör substratları
(IRS-1, IRS-2, IRS-3) bulunur.
• IRS proteinleri insülinin etkisinin açığa çıkmasını sağlayan ana
proteinlerdir.
• IRS üzerindeki tirozin amino asitlerinin fosforilasyonu, hedef
proteinlerin IRS’e bağlanmasını ve aktive olmasını sağlar.
• IRS’lere bağlanan proteinler SH2 adı verilen bir amino asit sekansı
sayesinde spesi
fi
k olarak fosforile tirozin bölgelerine bağlanır.
• İnsülin reseptörünün aktivasyonuyla çok sayıda sinyal yolu aktive olur.
• Ancak, etkilerin büyük kısmı iki ana sinyal yolu üzerinden açıklanabilir.
157
158. 158
İnsülinin Etki Mekanizması
• İlk ana sinyal yolunda, fosfatidilinozitol 3-kinaz (PI3K) IRS’e bağlanır ve
aktive olur.
• PI3K, membranda PIP2’nin PIP3’e dönüşmesini, PIP3 ise
fosfatidilinozitol-bağımlı kinaz (PDK)’nin aktive olmasını sağlar.
• PDK, mTOR ve Akt (Protein kinaz B)’nin fosforile olmasını sağlar.
• Akt; GLUT4 içeren veziküllerin plazma membranı ile birleşmesini ve
Glikojen sentaz kinaz 3 (GSK3)’ün fosforilasyonunu ve inaktivasyonunu
sağlar. GSK3’ün inaktivasyonu glikojen sentaz enziminin aktive olmasına
neden olur. Akt’nin net etkisi hücrelerin glukoz geçirgenliğinde ve
glikojen sentezindeki artıştır.
• mTOR aktivasyonu mRNA’ların translasyonunu uyarır. Ayrıca FOXO-1’in
yıkılmasını sağlayarak, glukoneogenezi inhibe eder.
159. 159
İnsülinin Etki Mekanizması
• İkinci ana yol SOS adında bir GEF (guanin değiştirici faktör)
aktivasyonuyla başlar. SOS, Ras adında bir G proteine bağlı olan
GDP’yi GTP ile değiştirir.
• Ras bir dizi aracı enzim ile MAPK’ın aktive olmasını sağlar. MAPK
nükleusa transloke olarak transkripsiyon faktörlerini aktive eder ve
hedef genlerinin ekspresyonunu artırır.
• Gen ekspresyonundaki artış insülinin hem metabolik hem de
büyüme üzerine etkilerine aracılık eder.
160. İnsülinin İskelet Kası Üzerine Metabolik Etkileri
• GLUT4 ile glikoz tutulmasını ve metabolizmasını ↑↑
• Glikojen sentazı aktive ederek, glikojen depolanmasını ↑↑
• Fosfofruktokinaz ve pirüvat dehidrojenazı aktive ederek glikolizi ↑↑
• Protein sentezini ↑↑ ve protein yıkımını ↓↓
• İnsülinin yokluğunda kas dokusu enerji gereksinimini ağırlıklı olarak
yağ asitlerinden sağlar.
• İnsülin veya egzersiz tarafından uyarılmadığı sürece iskelet kasının
glikoza geçirgenliği çok düşüktür.
160
161. Egzersizin İskelet Kasında İnsülin-benzeri Etkisi
• Egzersiz sırasında iskelet kasının glikoza geçirgenliği insülinden
bağımsız olarak artar.
• AMP konsantrasyonunun artışı AMP kinaz enzimini aktive eder.
• AMPK, insüline benzer olarak GLUT4’ün plazma membranına
yerleştirilmesini sağlar.
161
162. İnsülinin Karaciğer Üzerine Metabolik Etkileri
• Glikojen fosforilazı inhibe ederek glikojen yıkımını ↓↓
• Glukoz-6-fosfatazı inhibe eder.
• Glukoneogenezi ↓↓
• Glukokinaz ve glikojen sentazı aktive ederek glikozun glikojene
dönüşümünü ↑↑
• Lipogenezi ve protein sentezini ↑↑, Lipolizi ve proteolizi ↓↓
• Glikozun hepatositlere alımı insülinden bağımsız olan GLUT2
aracılığıyla gerçekleşir.
162
163. Öğünler Arasında Karaciğerden
Glikoz Serbestlenmesi
1.Kan glikozunda azalma, insülin salgısını azaltır.
2.İnsülinin yokluğunda, glikojen sentezi durur.
3.Fosforilaz enzimi aktive olur ve glikojen, glikoz fosfata
yıkılır.
4.Glikoz fosfataz, glikoz fosfatı, serbest glikoza dönüştürür.
5.Serbest glikoz kana verilir.
163
164. İnsülinin Adipositler Üzerine Metabolik Etkileri
• GLUT4 ile adipositlerin glukoz geçirgenliğini ↑↑
• İnsülinin yıkımını ve α-gliserol fosfata dönüşümünü ↑↑
• α-gliserol fosfat, gliserole dönüştürülür.
• Fazla glikoz, önce Asetil CoA’ya daha sonra Malonil CoA’ya ve
en son yağ asitlerine dönüştürülür.
• Gliserol ve yağ asitleri ile TAG’ler oluşturulur.
• İnsülin, hormon-duyarlı lipazı baskılayarak lipolizi ↓↓
• Net etki, adipositlerin glikoz geçirgenliğinde ve lipogenezde artış
ve lipolizde azalıştır.
164
165. Glukagon
• Metabolizmayı düzenleyen diğer önemli pankreas hormonu α
hücrelerinden salgılanan glukagondur.
• Preproglukagon olarak sentezlenir.
• İnsülinin tersi fonksiyonlara sahiptir: Kan glikoz düzeyini yükseltir.
165
166. Glukagon Salgısının
Düzenlenmesi
• Plazma amino asit konsantrasyonunda artış glukagon
salgısını uyarır.
• Kan glikozunda artış glukagon salgısını baskılar.
• Egzersiz ve sempatik uyarı glukagon salgısını uyarır.
• Somatostatin glukagon salgısını baskılar.
166
167. Glukagonun İşlevleri
• Fizyolojik konsantrasyonlarda etkisi karaciğer üzerinedir.
• Yüksek konsantrasyonlarda kas ve adipöz doku üzerine
de etki gösterir.
• Karaciğerde glikojenoliz ve glukoneogenezi ↑↑
• Lipoliz ve ketogenezi ↑↑
167
169. Diyabetes Mellitus
• İnsülinin, sentezi, salgısı ve etkisinde ortaya çıkan
defektler sonucu görülen bir sendromdur.
• Tek bir hastalık değildir.
• En belirgin ortak bulgu: Hiperglisemi
• Yaygın semptomlar: Poliüri, polidipsi, polifaji, nöropati
169
170. Tip 1 Diyabet
• β hücrelerinin immün-aracılı selektif yıkımı
• Idiopatik Tip 1 Diyabet: Belirgin bir otoimmünite yok
• Tipik olarak adölesan çağı boyunca erken dönemde, ama
herhangi bir yaşta ortaya çıkabilir
• Karaciğer tarafından glikoz ve keton üretimi↑↑→ Osmotik
diürez, asidoz
• İnsülin ile tedavi edilmezse diabetik ketoasidoz ile ölüm
170
171. Tip 2 Diyabet
• Baskın form: %90
• Sebep çok daha kompleks
• β hücreleri insülin yapmaya devam eder ve en azından hastalığın
erken dönemlerinde hiperaktif
• β hücreleri glikoza, hücreler insüline normal olarak cevap vermez.
• Diyabetik ketoasidoz genellikle görülmez.
• Tip 2 diyabet gelişmeden önceki dönemde insülin direnci ve diğer
metabolik bozukluklara metabolik sendrom denir.
171
173. 173
Obezite ve T2DM
• Abdominal yağ dokusunda;
• İnsülinin antilipolitik etkisine direnç daha
yüksek
• Adrenerjik reseptör sayısı daha fazla
• 11β-hydroxysteroid dehydrogenase
tip 1 enzim seviyeleri daha yüksektir.
• Bu özellikler topluca insülin direncine
zemin hazırlar.
174. Karakteristik Tip 1 Diabetes Tip 2 Diabetes
Doğası: Çok farklı β hücrelerinin otoimmün yıkımı
Pankreas ve diğer dokular
arasında karşılıklı etkileşim
Semptomlar: Kısmi örtüşme
Hızlı başlangıç; Çok yüksek kan
glikoz seviyeleri; polifaji, polidipsi,
poliüre, ketoasidoz
Daha yavaş başlangıç: Kan
glikozunda yükselme daha az;
polidipsi, poliüre,
C peptide Düşük Düşük, normal, yüksek olabilir
Başlangıç yaşı
Tipik olarak erken, ama herhangi
bir yaşta olabilir
Genellikle yetişkinlerde
Otoimmün hastalık birlikteliği Var Yok
Önlenebilir mi? Henüz değil.
Evet; Potansiyel vakaların
yarısından çoğunda.
Geri çevrilebilir mi? Henüz değil.
Az bir kısmı hariç hayır; diyet
modi
fi
kasyonları ve egzersiz ile
iyileşme
Tip 1 ve Tip 2 Diyabet Karşılaştırması
174
179. Paratiroid Bezi, Parathormon
• Tiroid bezinin arka yüzünde yerleşmiş 4 adet küçük
bezdir.
• Bezin içinde chief hücreleri parathormon (PTH)
salgılar.
• PTH salgısının ana regülatörü plazma Ca2+
konsantrasyonudur.
• D vitamininin aktif hormon formu olan kalsitriol de
salgıda rol oynar.
• İki faktör de PTH salgısını baskılar.
179
180. PTH Salgısının
Düzenlenmesi
• Kan Ca2+’u tarafından kontrol edilir.
• Yüksek Ca2+ salgıyı baskılar.
• Chief hücrelerinde Ca2+-algılayan reseptör
(CaSR), plazma Ca2+’una bağlı olarak
negatif feedback ile salgıyı düzenler.
• CaSR, PLC enzimi ile sitozolik Ca2+
artışına ve PLC enziminin aktivasyonuna
neden olur.
180
181. PTH’un Etkileri
•PTH1R→Adenil siklaz
•PTH2R→PLC
•Böbreklerden Ca2+ geriemilimini↑↑, PO4
geriemilimini↓↓, kalsitriol sentezini↑↑
•Kemikte, osteoklastları uyarır, kana Ca2+ geçişini↑↑
•Kalstriol üretimini artırmasıyla, dolaylı olarak sindirim
kanalından Ca2+ emilimini↑↑
181
182. Kalsitriol, D3 Vitamini, D Hormon
• D vitamini UV ışık ile deride sentezlenir
veya diyet ile alınabilir.
• Karaciğer ve böbrekte enzimatik olarak
aktif hormon formu oluşturulur.
• Yağ dokuda büyük miktarda depolanır.
• 1,2 dihidroksikolekalsiferol veya kalsitriol
steroid bir hormon olarak işlev görür.
182
183. Kalsitriol
• Üretimi PTH tarafından uyarılır. Ca2+ indirekt
olarak üretimi baskılar.
• Sindirim kanalından Ca2+ ve PO4 emilimini ↑↑
• Böbreklerde PTH ile sinerjik etki gösterir, ancak
etkisi PTH kadar güçlü değildir.
• İndirekt olarak kemiklerde Ca2+ depolanmasını
artırır.
• Aşırı miktarda kalsitriol kemik rezorpsiyonuna
neden olur.
183
184. Kalsitriol
• Diğer steroid formundaki hormonlar
gibi gen ekspresyonu üzerinden etki
gösterir.
• İntestinal hücrelerde kalbindin
adında Ca2+ bağlayıcı bir proteinin ve
fosfat taşıyıcılarının ekspresyonunu
artırır.
184
185. Kalsitonin
• Tiroid bezinde parofoliküler hücrelerden (C hücreleri) serbestlenir.
• Kan Ca2+ düzeyinde artışa cevap olarak salgılanır.
• Ca2+’un kemiklerde depolanmasını sağlar.
• Osteoklastik aktiviteyi baskılar.
• Erişkinde plazma Ca2+’u düzenlenmesinde önemi diğer iki
hormona kıyasla düşüktür.
185
187. Pineal Bez (Epi
fi
z) ve Melatonin
187
• Melatonin salgısı sirkadyen olarak kontrol edilir.
• Mevsime bağlı reprodüksiyonu sağlar.
• Salgı ışık ile baskılanır, seviyesi gece daha yüksektir.
• Üreme sistemi üzerine baskılayıcı, bağışıklık sistemi üzerine uyarıcı etkilere
sahiptir.
188. Timus Bezi
• Ön göğüs boşluğunda perikard ile sternum arasında
• Doğumdan puberteye kadar büyür. Ergenlik sonrası yavaş
yavaş geriler ve küçülür.
• Hücresel bağışıklıkta rol oynayan T-lenfositlerin yapım
yeridir.
• Lenfosit fonksiyonlarını düzenleyen hormonlar salgılar.
• En iyi tanımlanmış olanı timulindir.
188
189. Leptin
• Yağ dokudan salgılanır.
• Tokluk duyusunun açığa çıkmasına
neden olur.
• Pubertenin başlangıcını kontrol ettiği
düşünülmektedir.
189
190. Osteokalsin
• Kemikten salgılanan bir
hormondur.
• Kemik gelişiminin yanı sıra,
metabolizma, üreme ve sinir
sistemi fonksiyonunu etkiler.
• Yaşlanma sonucu osteokalsin
seviyesinin azalması ile bilişsel
fonksiyonların gerilemesi
arasında ilişki vardır.
190