SlideShare a Scribd company logo
1 of 87
Download to read offline
Dil
Anlambilimi ve Türk Anlambilimi - Doğan Aksan
Uygulamalı Türk Dili - Yusuf Çotuksöken
Dörtlükler - Ömer Hayyam
Dünya Yazın Tarihi - Antal Szerb
Sanata Giriş - Selçuk Mülayim
Bu Ülke - Cemil Meriç
Mirror for Humanity - Conrad Phillip Kottak
Varoluş ve Psikiyatri - Engin Geçtan
Düz Yazının Sorgulayan Gücü - Emin Özdemir
Uçan Kaçan Sözcüklerin Ardında - Şadan Karadeniz
A History of Western Philosophy - Bertrand Russell
Türkiye’de Popüler Kültür - Ahmet Oktay
The Tao of Physics - Fritjof Capra
Yorum ve Aşırı Yorum - U. Eco, R. Rorty, J.Culler, C.B.-Rose
Genin Yüzyılı - Evelyn Fox Keller
Science, Order, and Creativity - David Bohm, F. David Peat
Ludwig Boltzmann - Carlo Cercignani
Solitude - Anthony Storr
Hafif Türk Pop Tarihi - Naim Dilmener
konuşmak, anlaşmak, anlaşamamak
1
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
dil dışında iletişim yolları
ortak dil
dil - deneyim - aktarım ilişkileri
değişmez ortak algılar
farklı dil - farklı algı
dil - ihtiyaç ilişkisi (kar/snow)
dil - insan oluş (infant/bebek)
aynı şeyi anlamanın pek de mümkün olmadığı
dil - varolma - adlandırma
doğanın dili
yeni bir dile gereksinim
anlam - bütün ilişkisi
çoğunluğun dili (halkın dili) - anlaşılırlık ilişkisi
alıntılardaki ortak konulara verilebilecek yaklaşık başlıklar
Kanlı Nigar - Ülkü Erakalın (1968)
Karadenizlilerin kötü şöhretine neden olan adam
2
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Karadenizlilere ait bir tipleme; konuşması, üslubu, dinlemesi, … ile ilgili
‘anlaması’ hakkındaki kısım için de Kanlı Nigar’a evde olup olmadığını sorduğu sahneyi izleyebilirsiniz
https://www.imdb.com/title/tt0211455/
3
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Konu ve Akış:
dil - varolma - adlandırma
Konu: Burada dil ile ilgili farkında olduğumuz ve olmadığımız bazı konular ile ilgili alıntılar okuyacaksınız. Bizler
için ise çoğunlukla dil, yani konuşmak, birbirimizi anlamak ya da anlamamak ile ilgilidir. Alıntılarda bundan da
bahsedildiğini göreceksiniz.
Akış:
‣ İletişim ile ilgili örnek olarak Kanlı Nigar isimli komedi filminden bir sahne (önceki sayfada verildi)
‣ Gündelik hayatta iletişim ve yanlış anlama ile ilgili bizlerden örnekler
‣ Kitaplardaki alıntılardan da yola çıkarak yazılmış ~ özet / yorum
‣ En önemli ortak noktalardan biri için bizden bir örnek: yoğurt kelimesi
‣ Kitaplardaki alıntıların her birinden bazı cümlelerinin ekran görüntüleri
‣ Kitaplardan alıntılar:
Burada ortak noktalar kitap adının verildiği ilk sayfanın sağ üst köşesinde yazmaktadır.
Alıntılarla ilgili notlar, kimi zaman doğrudan belli cümleler verilerek, kimi zaman da konuşma dilinde tekrar
ifade edilerek yazılmıştır. El yazısı ile ders notu biçiminde verilenler de vardır.
aynı şeyi anlamanın pek de mümkün olmadığı
4
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Birinci örnek: Kuaför arkadaşla çalışırken bir yandan konuşuyoruz. Metrobüs kullanmaya başlamış. Bir ara
metrobüsü ben de kullanıyordum, çok zordu dedim. Hatta taktik/istatistik bile geliştirdim dedim. Bu kişi, şu
durakta iner, ben de otururum vs. gibi. Verdiği cevaptan daha sonra anladım, hemen de anlayamadım. Kuaför
arkadaş şöyle anlamış, o kişi kalkar bana yer verir. Halbuki ben bu kişi bu durakta iner, ben de hemen onun
yerine otururum demek istemiştim.
Sizce kuaför kadın mı erkek mi :) Elbette başka etkenler de olabilir. Ama kuaför erkekti. Ne yazık ki erkeklerden
kalkıp kadınlara yer vermesi beklendiğinden haklı olarak böyle anladı, cümleleri de bu şekilde tamamladı.
İkinci örnek: Lisenin son haftaları. Mezun olacağız. Bir kütüphane keşfettik. Biraz da eğlence olsun diye
gidiyoruz. Alt katta poğaça yiyeceğiz, üst kata da güya çalışmaya çıkacağız. Görevli geldi, gazete ister misiniz
diye sordu. 3-5 kişiydik. Ben de, yok sağ olun, gazete okumayacağız dedim. Hatırladığım kadarıyla bu şekilde
anlayan sadece bendim. Görevli arkadaş, poğaça kırıntılarını dökmeyin, altına gazete serin demek istemiş.
Bir de gelin ciddi konuların durumunu düşünün :)
Gündelik hayatta iletişim ve yanlış anlama ile ilgili:
5
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
‣ Bir önceki saçma başlıklı içerikte kitap adı verilmemiş de olsa; aslında örtülü olarak kitapların olduğunu söylemiştim. İnsan
deneyimlerini birbirine aktararak ve kitaplarla da kalıcı hale getirerek varlığını güçlü kılan bir canlı. Bu yapı, Büyük Buhran
başlıklı konuda da en son söylediğimiz gibi birikimler ile oluşuyor. Dil de bu yapı için, yani birikimlerin oluşması için
olmazsa olmaz bir şart.
‣ Şöyle de yazmıştık*. “Elimizde ne kadarlık alfabe varsa (mecazi anlamda da), o kadarlık ifade yeteneğimiz olur.”
(Gerçekler'den) Yani diğer bir ifade ile insanın, hayatın, olayların … doğasını anlamak için ne kadarlık zihnimizi yorup
çalıştırdıysak, yorulduysak ve böylelikle somut ve soyut adlandırmalar yapabildiysek ifade zenginliğimiz de, yani düşünce
zenginliğimiz de o kadar olur. Olmayan, üretilmeyen bir şeyi adlandıramazsınız.
‣ Özellikle Perili Köşk başlıklı konuda geçen antoloji kitabını okumaya çalışırken daha da anladım. Şunu anladım.
Günümüzde kullandığımız dil ile o zamanın dili arasında ifade zenginliği açısından bayağı bir fark var, uçuruma yakın.
Orada latin harfleriyle bu zenginliği koruyabiliyormuşuz. Sanki alfabe ile alakası yok. Yusuf Çotuksöken’in kitabında da
gördüğümüz üzere (s. 105) Harf ve Dil Devriminden bahsediliyor. Alaattin Karaca’ya ait videoyu dinlerken bu ikisinin
farkına bir ima yapıldı ama açıklanmadı, anlamadım. İsterseniz bakabilirsiniz. (Cemil Meriç ya da Saatleri Ayarlama
Enstitüsü ile ilgili iki videodan birinde idi.) Cemil Meriç için olan: https://www.youtube.com/watch?v=V0aRL98jkVI
‣ Doğan Aksan’ın kitabından da türkçenin daha Köktürk (Göktürk) yazıtlarına kadar gittiğini okuyoruz. Yine orada yazan Ali
Şir Nevai’nin Muhakematü’l Lûgateyn adlı kitabına bakıyoruz (s.14, anıt değeri taşıyan eserlere örnek olarak verilmiş.)
Kitaba baktığımda Farsça ve Türkçe’yi kıyaslayan, hatta Türkçenin üstünlüğünü göstermeye çalışan bir eser olduğu da
önsözde ifade ediliyor. Arkadaki sözlüğe baktığımda da dilimizin oradan geldiği gayet aşikar görülüyor. Yani Köktürk
yazıtlarından, Orta Asya bölgesinden. Bu kötü değil, güzel bir şey. Bunu daha yerleşik kültürlerin dili ile zenginleştirmek
de kötü değil. Önemli olan neye dönüşeceği ya da dönüştürüleceği.
~ özet / yorum - 1
* Üçüncü çoğul kullanımı da bazen bundan geliyor, o kadar insanın yaptığının üzerine basıyorsun gibi hissettiriyor. Halbuki o kadar insanın emeği ve uğraşısı var.
6
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
‣ Misal: Farsça, Arapça ve İngilizce’den üç kelimenin türkçe karşılığına bakıyorsunuz. Yakın anlamlı ama ince anlam farkları
olan üç kelime. Eğer tüm kelimeler için aynı türkçe karşılığı sözlükten okuyorsanız dilinizin zenginliğinden bahsetmek çok
kolay olmayabilir.
‣ Arap harflerine mi geçelim o halde? Galiba bu bizden çok ülkemizdeki bu alfabeyi kullanan, göç etmek zorunda kalan
insanlarımıza yarar, bize yaramaz. Çoğunluğa yaramaz. Harfler değiştirildiği dönem ülkenin nerede ise tamamı okuma-
yazma bilmeyen köylü vatandaşlarımızdı. Elbette kayıplarımız oldu. Ama günümüzle hiçbir benzerliği yok.
‣ Okullarda Farsça, Arapça, İspanyolca, Çince… gibi diller öğretilmeli. Seçimlik olmalı, en güzel olanı, yani çeşitliliği de
sağlar böylece. Kısa ömrümüzde her şeyi öğrenemeyeceğimize göre bize yakın kültürleri, bize yakın olduğundan daha
severek okuyabileceğimiz eski eserleri anlayabileceğimiz dillere elbette öncelik verilmeli.
‣ Daha fazla detay hem mümkün değil hem de sonrasında hazırlamak daha uygun olur. Farklı eklemeler ve ders
kitaplarından notları da ilerleyen süreçte hazırlayacağım.
‣ Son olarak buradaki bir konu için önce fizikten bir örnek verelim sonra da farklı açılardan görmeye çalışalım.
• - 273 ◦
C’de bile atomlar titreşir. Denge konumları etrafında titreşir. Ben sağda kalacağım, ben sola gideceğim
diyemez. Denge konumu etrafında titreşir, salınım yapar. (çok tehlikeli sarkaç deneyi) Hayat açısından da
oldukça elzem bir fiziksel olaydır. (Siz deyin altın orta)
• ‘Ortak dil’ hem herkes için hem de disiplinlerarası iletişim için önemli ve gerekli. Ancak evrensel bir dilin yararları
yanında; çeşitliliği, hatta algıyı bile değiştirebilecek belki de tek tipleştirecek zararları da olacaktır. Yine
disiplinlerarası araştırmalar için ‘ortak dil’ iyi, hepsinden biraz anlamak güzel. Bağlantıları görmek güzel. Ama
detayları kim araştıracak? O detaylar olmadan disiplinlerarası çalışan nereden neyi öğrenecek. Kısaca burada da
ortak dilin faydaları kadar zararları da olacaktır. Yani her farklı durumun varlığı, yokluğundan daha faydalı.
Dil ile ilgili olan alfa/beta/gama ve Dil / Penelop’un Örgüsü başlıklı içeriklere de bakabilirsiniz.
~ özet / yorum - 2
yoğurt kelimesinin kökeninin türkçe olduğunu gösteren ekran görüntüsü (google üzerinden)
Farklı dillerde kullanımı da çoğunlukla bu yazıma benziyor.
no. 75
v. 2

16
May
2023
87
7
Alıntılarla özet -1:
8
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
9
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
Alıntılarla özet -2:
87
10
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
Dörtlükler - Ömer Hayyam
Dünya Yazın Tarihi - Antal Szerb
Sanata Giriş - Selçuk Mülayim
Bu Ülke - Cemil Meriç
Mirror for Humanity - Conrad Phillip Kottak
Varoluş ve Psikiyatri - Engin Geçtan
Düz Yazının Sorgulayan Gücü - Emin Özdemir
Uçan Kaçan Sözcüklerin Ardında - Şadan Karadeniz
A History of Western Philosophy - Bertrand Russell
Türkiye’de Popüler Kültür - Ahmet Oktay
The Tao of Physics - Fritjof Capra
Yorum ve Aşırı Yorum - U. Eco, R. Rorty, J.Culler, C.B.-Rose
Genin Yüzyılı - Evelyn Fox Keller
Science, Order, and Creativity - David Bohm, F. David Peat
Ludwig Boltzmann - Carlo Cercignani
Solitude - Anthony Storr
Hafif Türk Pop Tarihi - Naim Dilmener
Anlambilimi ve Türk Anlambilimi - Doğan Aksan
Uygulamalı Türk Dili - Yusuf Çotuksöken
Veriliş sırası ile kitaplar:
87
Dörtlükler - Ömer Hayyam
kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar
Sabahattin Eyuboğlu’nun yazdığı ilk önsöz alıntı olarak verilmiştir.
Homeros başlıklı içeriğe de bakabilirsiniz.
11
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
çoğunluğun dili (halkın dili) - anlaşılırlık ilişkisi
87
Dörtlükler − Rubailer− - Ömer Hayyam
“Eski Hayyam çevirilerini okurken bir şeye takılırdım: Nasıl oluyor da, derdim, düşüncesini bu kadar pervasızca
söyleyen, hocalara, softalara böylesine çatan bir adam, ağdalı, lügatli, cübbeli bir dille konuşuyor? Farsça
bilmediğim için çevirilerin, Hayyam'ın kendi dilinde kullandığı ağıza uyup uymadıklarını kestiremezdim. Onun
da, bizim Divan Şairlerimiz gibi, halkın bilmediği kelimeler kullandığını sanırdım. Abdülbaki Gölpınarlı'nın
çevirileri çıktıktan ve kendisine akıl danıştıktan sonra anladım ki düşüncede yaptığını dilde de yapmış, bütün
büyük adamlar gibi o da halkın, meydanın kelimeleriyle konuşmuş. Bu kelimelere halkın zor anlayacağı, belki de
yanlış yorumlayacağı yeni anlamlar yüklenmiş, o başka. Aynı şey Latinceden, yaşayan Batı dillerine çevrilen
yazarların başına da gelmiştir. Bizim Dede Korkut gibi bir halk destancısı olan Homeros'u Fransızlar, yüzyıllarca
bir Sorbon Profesörü, ya da bir akademi üyesiymiş gibi konuşturmuşlardır. Benden önce Hayyam'ı Türkçe'ye
çevirenlerin çabalarını küçümsemiyorum. Tersine başka başka anladığımız Hayyam'ın sofrasında onlarla oturup
tartışmak benim için en büyük zevklerden biri oldu. Bu çeviriler, Hayyam'ın dörtlüklerini yeniden yorumlama,
kendini zamanımızın şiir anlayışıyla yeniden tanıtma denemesidir.
Türkçe Hayyam'a benden önceki çevirilerinden daha çok, benden sonrakilerden daha az yaklaşmış olduğuma
inanıyorum. Ayrıca şuna da inanıyorum ki, biz, bugün Anadolu Türkleri, Doğu klasiklerini yeni baştan anlamak ve
anlatmak zorundayız. Arap ve Fars Edebiyatını, biz, bugüne kadar, iyi kötü, doğru yanlış demeden,
sağduyumuzu kullanmadan bir çeşit kıble saymış, Hafız'ın serçe kuşu dediğinde biz zümrüdü anka görmüş,
Sadi'nin ev dediğini saray'a çevirmişiz. Onları asıllarındaki sadelikle görürsek, yeniden ve daha kökten
kazanabiliriz.
Sabahattin Eyuboğlu
” s. v (Önsöz I)
Ömer Hayyam, 2020 ( ~1100’ler), Rubailer, 29. Baskı, İş Bankası Yayınları, Çev. Sabahattin Eyuboğlu
12
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Dünya Yazın Tarihi - Antal Szerb
kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar
13
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
- “Başka hiçbir insan buluşu ya da kurumu iki insan arasındaki haksız farklılıkları sona erdirmek için
kitap basımının yaptığı kadarını yapmamıştır.”
- “Yazın, bu çağın tuhaf, korkunç gerilimler, korkular ve mucize beklentileri arasında savrulan havasını
dile getirmiyor; plastik sanatlar kuzeyde de yazından daha çoğunu anlatıyor;”
- Reformasyon yazın tarihini doğrudan değil de sonuçlarıyla etkilemiştir. Halkın enerjilerini yazına boca
etmiş, halkı yazıyla ilişkiye geçirmiştir. Luther Almanca yazdı ve büyük tartışma yazıları savaşı —
hümanistlerin kapıldıklan dehşet sırasında— bu halkın dilinde gerçekleşmiştir.
1500’lü yıllar
çoğunluğun dili (halkın dili) - anlaşılırlık ilişkisi
dil dışında iletişim yolları
87
Dünya Yazın Tarihi - Antal Szerb
“
• KİTAP BASIMI VE KENTSOYLULAR
En büyük hazırlığı yapan, Geç Ortaçağ Alman ve Felemenk kentlerinin ilkesel değil de "yaşamsal-
demokrasisi"dir (Alfred Weber). Orta ve küçük kentsoylu katmanı ve serpilmeye başlayan sanayi
proletaryası burada, büyük kentsoylularca yönetilen İtalyan ya da hükümet iktidarının daha çok buyruğu
altında olan Fransız ve İngiliz kentlerine göre çok daha erken bilinçlenmiştir. Zanaatçının sözü burada daha
önce Batı kültüründe herhangi bir yerde olduğundan daha çok geçerliydi; bunun sonucu olarak kendisini
ve işini de daha iyi değerlendirmiştir. Artık atalardan kalma teknikle yetinmiyor, araç-gerecini alabildiğine
yetkin ve olabildiğince kolay kullanılabilir kılmaya çalışıyordu. Matbaanın bulunmasına da bu zihniyet yol
açmıştı. Ama, yine bu yaşam-demokrasisi yalnızca kitap basımının doyuma ulaştırabileceği bir gereksinimi
de yaratmıştı. Hümanizmin sonucu olarak, burada, kuzeyde seçkin katmanlardan küçük kentsoylu
düzeyine inenler arasında yazılı nesnelere duyulan ilgi artmıştı. Bu yeni okuyucu kitlesinin pahalı kodeksler
alacak parası yoktu; kitabın ucuza mal edilebileceği bir yöntem bulmak söz konusuydu. Neden ve sonuç
yer de değiştirebilirler: Basılı kitap yine giderek daha geniş bir okuyucu kitlesini eğitti ve böylece kendi
pazarını giderek genişletti. Kitap basımını demokrasi düşüncesi yaratmıştır ve kitap basımı demokrasinin
en büyük bağlaşığı ve silahıdır: Başka hiçbir insan buluşu ya da kurumu iki insan arasındaki haksız
farklılıkları sona erdirmek için kitap basımının yaptığı kadarını yapmamıştır.” s. 241
Szerb, A., 2008 (ilk basım 1941), Dünya Yazın Tarihi, 1. Baskı, Dost Kitabevi Yayınları, Çev. Vural Yıldırım
14
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Dünya Yazın Tarihi - Antal Szerb
“
REFORMASYON YAZINI
• DEĞİŞMEYEN METİN
Büyük öncü Martin Luther'i elinde kitapla betimlemek âdettir. Protestanlık ve kitap basımı birbirinden
ayrılmaz bir ikilidir. Luthercilik kitap dinidir; muhalifleri onları biblioiatria, yani kitap putlaştırıcılığıyla da
suçlamışlardır. Temel eğilimi Kutsal Yazı (İncil) metnine geri dönüştür, Gotik karmaşadan sonra Erasmus'un
da ilan ettiği üzere basit erken-kaynaklara yönelmektir. Thienemann6 İncil metninin bu sarsılmaz kutsallığını
büyük ölçüde sağlayan şeyin basılı İncil’in artık değişmeyen metni olduğuna işaret eder; kodeksler her
yazılışta değişen, güvenilmez ve pahalı olduğu için de yalnızca pek az kişinin ulaşabileceği metinlerdir.
• LUTHER
Martin Luther7 halkın çocuğudur; kişiliğinin baskın özelliklerini halkçı çizgiler belirler: Birden patlayıveren,
efendilere özgü, engel tanımayan anlatım yeteneği, tuhaf, ağırkanlı ve etkileyici narinliği, ayrıca köylü
akıllılığı ve dışarıdan ve yukarıdan gelen her şeye karşı gösterdiği inatçı cesareti onun halkçı çizgileridir.
Arkasında dinsel bir kılığa bürünmüş olarak Almanların yüzyıllar boyu birikmiş ulusal ve toplumsal arzuları
sıralanmaktadır. İncil çevirisi Yeni Yüksek Almanca'nın kesin ve büyük utkusudur; mezmurları ve şarkıları,
aynı zamanda konuşmaları ve Masa Başı Söyleşileri özlü tümceleriyle yüzyıllardır Protestan mezhebini ve
de Alman halkının yüreğini yalnızca içerikleriyle değil, anlatım gücüyle de güçlendirir ve avutur.” ss. 245-246
Szerb, A., 2008 (ilk basım 1941), Dünya Yazın Tarihi, 1. Baskı, Dost Kitabevi Yayınları, Çev. Vural Yıldırım
15
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Dünya Yazın Tarihi - Antal Szerb
“
• CALVIN
Öteki büyük reformcu Jean Calvin'in8 karakterinde bu halkçı öğe eksiktir: Latin büyük kentsoylularının kor
haline gelmiş, çelişkiye katlanamayan akılcılığının temsilcisi odur; onun hareketi Fransa'da yığınlara değil,
yüksek düzey kentsoylulara ve merkezi iktidara karşı bağımsızlığını koruyan soylulara dayanır.
• YAZINSAL YAPITLAR
Eğer Reformasyon’a salt yazın açısından bakacak olursak, görmemiz gereken, yeni doğmuş kitap
basımının başlangıç ateşinin coşkusuyla dünyayı kaplamış olan broşür ve tartışma yazıları selinden yalnızca
iki büyük reformcunun yapıtlarının belirgin olmasıdır Calvin'in Institutio’su ve Luther'in tartışma yazıları: An
den christlichen Adel deutscher Nation von dem christlichen Stanhdes Besserung, Von der Freiheit eines
Christenrnenschen vb. Bu birkaç yapıt, tartışma yazılarının insana hüzün veren okyanusunda ne de az!
Nitelik bakımından seçime girişen ve yalnızca büyük sanatsal değerleri hesaba katan yazın tarihi, aslında,
yazının niceliksel özellikleri konusunda doğru bir görüntü sunmuyor: Mezhepler arası savaşların iki
yüzyılında, XVI. ve XVII. yüzyılda insanların daha çok broşürler ve tartışma yazıları okuduğunu gerektiği
biçimde duyumsamıyor; karşı karşıya duran mezhepler birbirlerinin başına XVI. yüzyılda daha çok broşürler,
XVII. rüzyılda ise kalın kitaplar fırlatıyorlardı. Yazınsal ürün olan basılı kitapların en azından büyücek yarısı,
ama belki de dörtte üçü dinsel tartışma içeriğine sahiptir - geri kalanlar bizim yazın adını verdiğimizden
tümüyle başkadır; en başta Protestan ülkelerde ve yalnızca bir yan ürün olarak, neredeyse özür dileyen bir
jestle yayınlanıyorlardı.” ss. 246-247
Szerb, A., 2008 (ilk basım 1941), Dünya Yazın Tarihi, 1. Baskı, Dost Kitabevi Yayınları, Çev. Vural Yıldırım
16
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Dünya Yazın Tarihi - Antal Szerb
“
• RESSAMLAR
Yazın, bu çağın tuhaf, korkunç gerilimler, korkular ve mucize beklentileri arasında savrulan havasını dile
getirmiyor; plastik sanatlar kuzeyde de yazından daha çoğunu anlatıyor; Holbein, Dürer, Grünewald,
Brueghel'in yapıtları çağların büyük sarsıntısını içimize işliyor.
• HALK DİLİ
Reformasyon yazın tarihini doğrudan değil de sonuçlarıyla etkilemiştir. Halkın enerjilerini yazına boca
etmiş, halkı yazıyla ilişkiye geçirmiştir. Luther Almanca yazdı ve büyük tartışma yazıları savaşı —
hümanistlerin kapıldıklan dehşet sırasında— bu halkın dilinde gerçekleşmiştir. Bu yüzden de yazının
toplumsal konumu değişmiştir.
• GROBIANİZM
Bu değişim her açıdan avantajlı değildi. Yazına halk ruhunun kalınkafalılığı ve kabalığı başıboş bir biçimde
aktı. Luther'in kendisi de deyişleri seçmiyordu, muhalifleri ve ona bağlı olanlar ise hafif bir deyimle zorlama
sözcüklere sarılıyordu. "Grobianizm"9 Alman yazınında yüz yıllık bir egemenlik sağladı ve ancak Barok'un
karşıt aşırılığı olan préieux incelik tarafından yazından kovuldu.” s. 247
Szerb, A., 2008 (ilk basım 1941), Dünya Yazın Tarihi, 1. Baskı, Dost Kitabevi Yayınları, Çev. Vural Yıldırım
9) Grobian: kaba, hoyrat, yontulmamış kişi. (ç.n.)
17
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Akla gelenler
Yazın, bu çağın tuhaf, korkunç gerilimler, korkular ve mucize beklentileri arasında savrulan havasını dile getirmiyor; plastik sanatlar
kuzeyde de yazından daha çoğunu anlatıyor; Holbein, Dürer, Grünewald, Brueghel'in yapıtları çağların büyük sarsıntısını içimize işliyor.
https://www.bruegel.org/about/history
Örneğin; o dönemlerde olanlar yazılamamış ise de çizilmiş. Dil olarak çizim kullanılmış. Hem detaylı bakmak gerekir hem de az da
olsa kültürü tanımak gerekir. Bize pek anlam ifade etmese de her bir detay; olaylar ve yaşantılar hakkında çok şey anlatıyor olmalı.
18
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Sanata Giriş - Selçuk Mülayim
kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar
19
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
- “Bir durum veya bir eşyanın adı bizim terminolojimizde yoksa, o şeyin kendisi de yoktur.”
- “Yeni bir terim, ancak yeni bir fikir veya buluş ortaya çıktığı zaman gereklidir.”
• Kitap sanat ile ilgili olsa da burada bahsedilen bazı noktaları anıyor, hem de daha yalın daha rahat anlaşılır biçimde söylüyor.
Diğer kitaplarda okuduklarımızı daha kolay anlamamızı ve ifade etmemizi sağlıyor.
• Örneğin kavram/terim yaratılacaksa ‘o şeyin’ kendisi de olmalı. Yani varolan somut ya da soyut, yani üzerinde ‘düşünülen’ ya
da varolan/yaptığın şeye ait kelime üretebilirsin. Örneğin yoğurt kelimesi gibi.
dil - varolma - adlandırma
dil - ihtiyaç ilişkisi (kar/snow)
87
Mülayim, S., 1989 (ilk basım 1989), Sanata Giriş, Sanat Tarihi Araştırmaları Dergisi Yayınları
Sanata Giriş - Selçuk Mülayim
“Bir durum veya bir eşyanın adı bizim terminolojimizde yoksa, o şeyin kendisi de yoktur. Kuramsal olarak, tarif
edilemeyen şeyin varlık sorunu da her zaman bulanıktır. Kelimeler ve kavramlar, düşüncelerin sembolleridir.
Düşüncelerin sembolü olan terimlerle düşünceler arasındaki bağıntı bulanık, tutarsız ve kaypak olursa, bilimsel düşünce
ve anlaşma güçleşir.
Bugün herkes kabul ediyor ki özel bir sanat dili vardır. Dergilerdeki eleştiri yazıları ve kitaplarda geçen kelimeler, farklı dil-
lerden gelen ve her kullanışta biraz daha farklı bir şeyi anlatan kavramlardır. Sanat alanındaki farklı teknikler, bağlantılar
ve eşyaların anlatımında standart ve herkesçe anlaşılabilir bir dile rastlamak giderek güçleşmektedir.
Sanat, sezilmesi ve duyulmasının güçlüğü yanında kelimelerle anlatılması güç bir alandır. Bu bakımdan (duygusal
tercihler, hoş sesli veya ideolojik süsü olan kelimelerden kaçınarak) plastik sanatlar içinde kullandığımız kelime ve
kavramların seçiminde daha duyarlıklı olmamız gerekir. Yeni bir terim, ancak yeni bir fikir veya buluş ortaya çıktığı zaman
gereklidir. Böyle bir ihtiyaç yokken, kişisel bir davranışla yepyeni bir terim kullanan kişi ancak düşünce kararsızlığına yol
açar.
Her alanda olduğu gibi, plastik sanatlarda da her bir kavramı· açık seçik tanımlamak gerekir. Her an belirsizleşmeye yüz
tutan, tarif edilemeyen bir terimi kullanmadan önce enine boyuna irdelemeli, her defasında "ne, nasıl ve neden"
sorularını kendimize yöneltmeliyiz.
Kavram ve terimlerin sanat dilindeki rolleri, o dilin zenginliği ile bağlantılıdır. Eğer bir mesleğin terim, kavram ve
deyimleri netlik kazanmamışsa, o alanda konuşabilmek neredeyse mümkün değildir. Bu bakımdan, bundan sonraki
sayfalarda plastik sanatların,temel kavram ve terimlerini tarifleri ve örnekleriyle vermeye çalışacağız.” ss. 50-51
20
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Bu Ülke - Cemil Meriç
kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar
kaza okları başlıklı içerikte de aynı alıntı verilmiştir.
21
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
ortak dil
87
Meriç, C., 2020 (ilk basım 1974,1985), Bu Ülke, 61. Baskı, İletişim Yayınları
Bu Ülke - Cemil Meriç
“
1. Bâbil*
Ve Yehova* "Bunların hepsi tek kavim,” dedi. "Konuştukları dil aynı, giriştikleri işi yarıda bırakacağa
benzemiyorlar. Gelin de toprağa inelim, dillerini ayıralım şunların: birbirlerini anlayamaz olsunlar".
Ve âdemoğulları kentlerini kuramadılar. Oraya Bâbil dendi. Bâbil, yani karışıklık.
TEVRAT
” s. 77
“Bâbil Kulesi: Tevrat'a göre Nuh'un torunları gökyüzüne ulaşmak için böyle bir kule inşâ etmek sevdasına
düşmüşler. Ve Yehova onları cezalandırmış. İçinde çeşitli dillerin konuşulduğu yer. Büyük bir karışıklığın hâkim
olduğu, kimsenin kimseyi dinlemeden hep bir ağızdan konuştuğu toplantı.” s. 305
“Yehova: Kitâb-ı Mukaddes'te Tanrı. Başlangıçta "Yaho" veya "Yahu" şeklinde telâffuz edilir ve "O'dur" mânâsına
gelirdi. Bâbil sürgününden beri bu ad ağıza alınmaz oldu. Hahamlar, Kitâb-ı Mukaddes'i okurken bunun yerine
Tanrının başka bir adını veya Adonai (Rabbim) kelimesini kullanmağa başladılar. ” s. 335
22
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Mirror for Humanity - Conrad Phillip Kottak
kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar
23
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
dil - deneyim - aktarım ilişkileri
değişmez ortak algılar
farklı dil - farklı algı
dil - ihtiyaç ilişkisi (kar/snow)
• El yazısı notlarından alıntının öne çıkarılan kısımlarını okuyabilirsiniz.
• En son olarak da hem bu kitap hem de yine buradaki diğer kitaptan (Science, Order, and Creativity) kar kelimesi ve
Eskimolar ile ilgili alıntıları tek sayfada beraber görebilirsiniz. Sonrasında da bununla ilgili çok daha önce hazırlanmış
içerik sayfasından konuyu okuyabilirsiniz.
87
Kottak, C. P., 2007 (ilk basım 1996), Mirror for Humanity, 5. Baskı, McGraw-Hill
“LANGUAGE
Linguistic anthropology illustrates anthropology's characteristic interests in diversity, comparison, and change - but
here the focus is on language. Language, spoken (speech) and written (writing- which has existed for about 6,000
years), is our primary means of communication. Like culture in general, of which language is a part, language is
transmitted through learning as part of enculturation. Language is based on arbitrary, learned associations between
words and the things they stand for. Unlike the communication systems of other animals, language allows us to
discuss the past and future, share our experiences with others, and benefit from their experiences.” s. 86
“Some of our facial expressions reflect our primate heritage. We can see them in monkeys and especially in the apes.
How "natural" and universal are the meanings conveyed by facial expressions? Throughout the world smiles, laughs,
frowns, and tears tend to have similar meanings, but culture does intervene. In some cultures, people smile less than
in others. In a given culture, men may smile less than women; and adults less than children. A lifetime of smiling and
frowning marks the face, so that smile lines and frown furrows develop. In north America, smile lines may be more
marked in women than men.” s. 87
Mirror for Humanity - Conrad Phillip Kottak
24
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Kottak, C. P., 2007 (ilk basım 1996), Mirror for Humanity, 5. Baskı, McGraw-Hill
Mirror for Humanity - Conrad Phillip Kottak
“LANGUAGE, THOUGHT, AND CULTURE
The well-known linguist Noam Chomsky (1957) has argued that the human brain contains a limited set of rules for
organizing language, so that all languages have a common structural basis. (Chomsky calls this set of rules universal
grammar.) That people can learn foreign languages and that words and ideas translate from one language to another
supports Chomsky's position that all humans have similar linguistic abilities and thought processes. Another line of
support comes from creole languages. Such languages develop from pidgins, languages that form situations of
acculturation, when different societies come into contact and must devise a system of communication. Pidgins based
on English and native languages developed through trade and colonialism in China, Papua New Guinea, and West
Africa. Eventually, after generations of being spoken, pidgins may develop into creole languages. These are more
mature languages, with developed grammatical rules and native speakers (that is, people who learn the language as
their primary means of communication during enculturation).” s. 90
“The Sapir-Whorf Hypothesis
Other linguists and anthropologists take a different approach to the relation between language and thought. Rather
than seeking universal linguistic structures and processes, they believe that different languages produce different ways
of thinking. This position is sometimes known as the Sapir-Whorf hypothesis after Edward Sapir (1931) and his student
Benjamin Lee Whorf (1956), its prominent early advocates. Sapir and Whorf argued that the grammatical categories of
particular languages lead their speakers to think about things in different ways. For example, English divides time into
past, present, and future. Hopi, a language of the Pueblo region of the Native American Southwest, does not. Rather,
Hopi distinguishes between events that exist or have existed (what we use present and past to discuss) and those
which don't or don't yet (our future events, along with imaginary and hypothetical events). Whorf argued that this
difference leads Hopi speakers to think about time and reality in different ways than English speakers do.” s. 91
25
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Mirror for Humanity kitabındaki alıntılardan yola çıkarak yazılan kısa notlar
26
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Kottak, C. P., 2007 (ilk basım 1996), Mirror for
Humanity, 5. Baskı, McGraw-Hill
“Focal Vocabulary
A lexicon (or vocabulary) is a language's
dictionary, its set of names for things,
event, and ideas. Lexicon influences
perception. Thus, Eskimos (or Inuit)
have several distinct word for different
types of snow that in English are all
called snow. Most English speakers
never notice the differences between
these types of snow and might have
trouble seeing them even if someone
pointed them out. Eskimos recognize
and think about differences in snow that
English speakers don't see because our
language gives us just one word.” s. 92
Mirror for Humanity
Conrad Phillip Kottak
“The legends of early humankind, together with contemporary myths from
tribes in Africa and North America, suggest that categorization is a
primitive but important way of ordering the universe. The gods, for
example, are given the task of naming the various animals and plants so as
to establish an order in the universe. These legends also indicate that the
similarities and differences selected depend upon a context that involves
the whole activity and order of the tribe. A people categorize different
animals according to their interaction and importance to the life of the
tribe. Animals may be selected and identified according to diet, shape
and color, habits, or utility. A group of herders in Africa, for example, use a
series of words which indicate their sensitivity to variations in the colors of
their cattle. In addition, the names of these cattle colors are used to
describe other objects. The Inuit (Eskimo) by contrast have quite different
priorities for survival and use a number of words to describe the different
conditions of ice and snow. Clearly the whole action of categorization is
inseparably linked to perception-communication which operates within
the overall context of a dynamical social structure.” ss. 113-114
Science, Order, and Creativity
David Bohm, F. David Peat
Bohm, D., Peat, F. D., 2010 (ilk basım 1987), Science, Order, and
Creativity, Taylor & Francis
Beni Kategorize Etme başlıklı içeriğe de bakabilirsiniz.
eskimolar ve kar kelimesi:
27
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Okuma Motivasyonu adlı dosyada da bu alıntı verilmişti.
Okuma Motivasyonu adlı dosyadan
eskimolar ve kar kelimesi:
28
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Varoluş ve Psikiyatri - Engin Geçtan
kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar
29
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
~ Arıların bir besine rastladıklarında bunu diğer arılara haber verdiğini milattan önce yaşamış Aristo bile
fark etmişti. 1901 yılında yapılan ve kaydedilen bir araştırmada, arı besini gördükten sonra yolundan
alıkoyulup kovana dönmesine izin verilmedi. Ancak kovandaki arılar besini yine buldu.
~ 1918’de Nobel ödülü de getiren asıl açıklama bulundu. Arılar dans ederek bu bilgiyi diğer arılara
iletiyordu. Yani kovana girmeden besinin yerini, bir tas balın yerini diğer arılara söylüyorlardı. (Yukardaki
diğer çalışma ile kıyaslarsak orada arı dansını etmiş ama kovanının hemen yakınında alıkoyulmuş olmalı.)
~ Bu dans bizlerin kullandığı gibi bir dil değil de anlık ihtiyaçlar için kullanılan bir iletişim aracı gibi. Gerçi
yine de Türkiye’deki arılar Fransa’daki bir arının dansını yorumlayamaz. Farklı dil, farklı lehçeler gibi…
farklı danslar.
- “Öğrenilmiş dilin yapısı ile o dilin konuşulduğu kültür arasında doğrudan bir ilişki bulunduğu sanılmakta.”
- “Dilleri farklı olan gruplar dünyayı da farklı algılar.”
farklı dil - farklı algı
değişmez ortak algılar
87
Varoluş ve Psikiyatri - Engin Geçtan
“Arı kovanına yakın bir yere bir tabak bal koyarsanız, bir süre sonra bir arı onu mutlaka keşfeder, karnını doyurur ve
kovanına döner. Aradan uzun bir zaman geçmeden bir arı filosu belirir ve tabağa üşüşür. İki bin yıl önce bu gözlemi
yapmış olan Aristo, tabağı ilk keşfeden arının kovana giderek ötekilere bir şekilde önce mesaj verdiğini, sonra da yol
gösterdiğini düşünmüştü. 1901 yılında bir Alman araştırmacı, aynı olayı deneysel olarak tekrarlarken ilk arıyı kovanına
kadar izledi, ancak kovandan tekrar tabağa dönerken yakaladı ve yolundan alıkoydu. Bu durumda yol göstericiden yoksun
kalan diğer arıların tabağı bulamamaları beklenirken öyle olmadı ve arılar en kestirme yoldan bal tabağına ulaştılar.
Olaya şaşıran araştırmacı o zamanlar bunu "manyetik sezgi" olarak açıklamaya çalıştı. 1918'de AvusturyalI biyolog Kari Von
Frisch, bu olgu doğrultusunda, sonradan Nobel Ödülü almasına neden olan bir dizi deney yaptı ve arıların dans ederek
birbirleriyle iletişim kurduklarını keşfetti. Kari von Frisch'in gözlemlerine göre, ilk arı döndüğünde kovanın önünde daireler
çizerek uçmaya başlar. Bir süre sonra diğer arılar da kovandan çıkarak onun hareketlerini tekrarlamaya başlar ve bu sırada
antenleriyle ilk arıya dokunurlar. Bu dans sırasında besin maddesinin yerini öğrenen arılar derhal oraya doğru yola çıkarlar.
Besin maddesinin bulunduğu yerin uzaklığı arttıkça, ilk arının yaptığı dans da farklılaşır ve karmaşıklaşır.
Arıların kendi aralarında bir dil kullanıp kullanmadıkları yıllarca tartışma konusu olduktan sonra ve bu sürede dil
konusunda öğrenilenlerin ışığında, bu dansların insandakine benzer bir dil olmadığı, anlık ihtiyaçları giderme amacına
yönelik bir iletişim aracı olduğu anlaşıldı. Ayrıca bu aracın arıların doğasında kalıtsal olarak varolduğu ve insandaki sözlü dil
gibi sonradan öğrenilmesinin mümkün olmadığı da saptandı. Buna rağmen farklı kolonilere ait arılar, doğuştan farklı
lehçeler kullanırlar. Bu nedenle, örneğin Türkiye'deki arılar Fransa'daki arıların benzer amaçlı dansını yorumlayamaz. ” ss. 59-60
Geçtan, E., 1996 (ilk basım 1987), Varoluş ve Psikiyatri, 5. Baskı, Remzi Kitabevi
30
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
“İnsan yaşamının ilk aylarındaki iletişim araçları da önemli ölçüde kalıtsaldır ve önceden programlanmış bir biçimde
doğumdan itibaren kullanılır. Hangi ulustan olursa olsun, başlangıçta bütün bebekler aynı sesleri çıkarırlar. Bu durum
dokuzuncu aydan sonra değişir ve öğrenilmiş dil kullanılmaya başlanır. Öğrenilmiş dilin yapısı ile o dilin konuşulduğu kültür
arasında doğrudan bir ilişki bulunduğu sanılmakta. Kızılderili lehçeleri üzerinde araştırmalar yapmış olan B. L. Whorf, bir
kavimden edindiği düşünceleri bir başka kavmin lehçesine çevirmek istediğinde çok zorlanmış, hatta çoğu zaman bunun
mümkün olmadığını görmüş. Örneğin bir kızılderili dilinde isimlerle fiiller arasında hiçbir ayrım yapılmazken, bir başkasında
şimdiki zamandaki olayları geçmiş ya da gelecektekilerden ayıracak takılar yok. Whorf, bu doğrultudaki çalışmalarından
edindiği ve sonradan bir hayli eleştiriye de konu olan izlenimlerini şöyle özetlemiş: Dilleri farklı olan gruplar dünyayı da farklı
algılar. Dünyaya bakış biçimindeki bu farklılık, dil yapısının farklı olmasından kaynaklanır. Karşıt görüşteki araştırmacılara göre
ise, dilin yapısını yaşantılarımız biçimlendirir. İki görüşün de buluştuğu nokta, yaşantı ile dilin iç içe geçmiş olmaları.
Eddington Fiziğin Doğası adlı yapıtında, "bir ve bir" "iki" ettiğinden, bir rakamını incelediğimizde ikiyi de anladığımız için
problemi sonuçlandırılmış farzettiğimizi, ama aradaki "ve"yi de incelememiz gerektiğini unuttuğumuzu anlatır. Günlük
yaşamdaki önemli olaylar kelimelerin arasındaki sessizlik üzerine inşa edilir. Bir insanla konuşurken onun içten olup
olmadığını bu aralıkta değerlendirir, kararlarımızın çoğunu bu kısa sessizliklerde oluştururuz. Klasik psikanaliz ekolü,
tedaviye gelen kişinin arada bir sessiz kalmasını tedaviye karşı bir direnç belirtisi olarak yorumlama eğilimindedir. Oysa
tedavi süreci içindeki sessizlik süreleri, kişinin o andaki içsel yaşantılarını seçebilmesi için çok önemli, hatta gereklidir. Üstelik
bu sessizlik süreleri, konuşmayı bir iletişim aracı olmaktan ne denli saptırdığımızı görebilmemizi sağlar.” ss. 60-61
Geçtan, E., 1996 (ilk basım 1987), Varoluş ve Psikiyatri, 5. Baskı, Remzi Kitabevi
Varoluş ve Psikiyatri - Engin Geçtan
31
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
https://www.imdb.com/title/tt2543164/
Arrival - Denis Villeneuve (2016)
Akla gelenler
Diğer kitaplar ve alıntılar değil ama nedense bu kitap ‘dil’ vurgusu da olan bu filmi akla getirdi.
32
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Düz Yazının Sorgulayan Gücü - Emin Özdemir (derleyen)
kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar
İnsan Olurken
Nermi Uygur (1925)
33
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
dil - insan oluş (infant/bebek)
87
(Derleyen) Özdemir, E., 2003 (ilk basım 2003), Düz Yazının Sorgulayan Gücü, 2. Baskı, Dünya Yayıncılık
Düz Yazının Sorgulayan Gücü - Emin Özdemir (derleyen)
“Çağdaş bir yazar, Martin Buber, insanı "diyalog varlığı" diye tanımlıyor. Gerçekten de, şöyle ya da böyle
oluşundan kolayca sıyrılmış olarak düşünebiliriz insanı. Ama diyalog, insanın, onsuz olunmaz bir var olma
biçimidir. Tarihte istedigimiz kadar gerilere gidelim, insanları hep dil toplulukları içinde buluruz. Yeri,
zamanı ne olursa olsun her insan, insan oluşunu dilinde gerçekleştirir. Öyle ya, insan olarak doğmak başka
insan olmak başka şeydir. Latince konuşanlar çocuğa, pek küçük çocuklara "insan" demeye
yanaşmazlarmış. Latince'de çocuk “infans”tır. “İnfans" konuşmayan, henüz dili olmayan anlamına gelir.
İnsan oluş, dilin oluşturduğu bir süreçtir. Çocuk, bir deyimle, konuştukça insanlaşır. Çocuğun, dünyaya
gelir gelmez, insan dünyasının tam bir üyesi olduğunu söylemek yanlıştır. Ancak konuşmaya başladıktan
sonra, konuşmalarıyla; böylece söyleneni anlayıp kendi de söze katıldığı için, nesneler üzerinde
başkalarıyla bildirişmeye girişeceğinden; artık payına belli bir hak ve sorumluluk düşeceğinden, çocuk
insan dünyasının eşiğinden içeri atlar. Nitekim genellikle insanın gelişip olgunlaşması kendisiyle,
başkalarıyla ve nesnelerle karşılaşmasındaki tutumuna bakarak değerlendirildiğine göre, bu birbirine
dolanık karşılaşmaların çokça dille olup bittiğini gözden yitirmezsek, dilin ölünceye dek insani eğitip
olgunlaştıran bir yol gösterici olduğundan kuşkumuz kalmaz.” ss. 233-234
Küçük çocuk ≡ henüz dili olmayan, konuşamayan
≡ infans
Latince’de;
İnsan Olurken
Nermi Uygur (1925)
34
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Uçan Kaçan Sözcüklerin Ardında - Şadan Karadeniz
kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar
35
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
aynı şeyi anlamanın pek de mümkün olmadığı
87
Karadeniz, Ş., 1998 (ilk basım 1998), Uçan Kaçan Sözcüklerin Ardında, Ümit Yayıncılık
Uçan Kaçan Sözcüklerin Ardında - Şadan Karadeniz
“ 2 Ocak 1995 Pazartesi, Ankara - Sözün önemini kim yadsıyabilir? İnsanın çeşitli tanımları var: homo
faber, homo sapiens... Bunların en çok bilinenleri araç gereç kullanan insan, düşünen insan. Bunlar aynı
zamanda insanoğlunun gelişim süreci içinde vardığı önemli aşamaları belirliyor. Örnekler çoğaltılabilir:
homo ludens, homo ridens (oynayan insan, gülen insan). Bütün bunların yanı sıra, insan konuşan yaratıktır.
Başka bir deyişle, insan sözcük üreten bir yaratıktır. Gerçekte, insanın düşünen bir yaratık olduğunu
söylerken, onun konuşan bir yaratık olduğunu da söylemiş oluyoruz. Çünkü insan kavramlarla düşünür;
kavramları ise sözcükler simgeler. Kısaca, biz sözcüklerle düşünürüz. Böylece, sözün önemi açık seçik
ortaya çıkıyor. Burada bir ikilem söz konusudur: Söz, bir yandan kişiler arasında iletişim, dolayısıyla uyum
sağlar, ama bir yandan da, aynı sözcüklere verilen anlam -başka bir deyişle, aynı sözcüklerin belirlediği
kavram- kişiden kişiye değişebileceği için anlaşamamazlığa yol açabilir. İki ucu keskin bir kılıçtır dil.” ss.
129-130
36
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Uçan Kaçan Sözcüklerin Ardında kitabındaki alıntılardan yola çıkarak yazılan kısa notlar
insan
homo faber (araç-gereç kullanan insan)
homo sapiens (düşünen insan)
homo ludens (oynayan insan)
homo ridens (gülen insan)
+ konuşan insan
sözcük üreten insan
söz
iletişimi sağlar
kişiye bağlı farklılıklar nedeni ile anlaşamamazlığa da yol açabilir
37
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
A History of Western Philosophy - Bertrand Russell
kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar
Parmenides ile ilgili bölümden alıntılar
38
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
Dil ile ilgili ‘farklı yerler’den bakış açılarının bir arada olduğu,
Yaklaşık olarak;
kelimeler ve karşıtları
soyut veya somut bir şeye ad verilebilmesi için önce ‘o şey’in olması gerekir
aynı kelimeler farklı insanlarda aynı düşünceleri oluşturmaz
ingilizce metindeki bazı cümlelerden kaba/basit kısa bir özet | çeviri değil, gerekli durumda eksiltmeler ya da ek ifadeler olabilir
aynı şeyi anlamanın pek de mümkün olmadığı
dil - varolma - adlandırma
87
Russell, B., 1996 (ilk basım 1946), A History of Western Philosophy, Routledge
A History of Western Philosophy - Bertrand Russell
“The doctrine of Parmenides was set forth in a poem On Nature. He considered the senses deceptive,
and condemned the multitude of sensible things as mere illusion. The only true being is “the One,” which
is infinite and indivisible. It is not, as in Heraclitus, a union of opposites, since there are no opposites. He
apparently thought, for instance, that “cold” means only “not hot,” and “dark” means only “not light.”
“The One” is not conceived by Parmenides as we conceive God; he seems to think of it as material and
extended, for he speaks of it as a sphere. But it cannot be divided, because the whole of it is present
everywhere.” s. 66
“The essence of this argument is: When you think, you think of something; when you use a name, it must
be the name of something. Therefore both thought and language require objects outside themselves.
And since you can think of a thing or speak of it at one time as well as at another, whatever can be
thought of or spoken of must exist at all times. Consequently there can be no change, since change
consists in things coming into being or ceasing to be.” s. 67
“Parmenides assumes that words have a constant meaning; this is really the basis of his argument, which
he supposes unquestionable. But although the dictionary or the encyclopaedia gives what may be called
the official and socially sanctioned meaning of a word, no two people who use the same word have just
the same thought in their minds.” s. 68
39
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
A History of Western Philosophy kitabındaki alıntılardan yola çıkarak yazılan kısa - 1
40
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
A History of Western Philosophy kitabındaki alıntılardan yola çıkarak yazılan kısa - 2
41
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Türkiye’de Popüler Kültür - Ahmet Oktay
kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar
42
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
aynı şeyi anlamanın pek de mümkün olmadığı
87
Oktay, A., 1994 (ilk basım 1993), Türkiye'de Popüler Kültür, 2. Baskı, Yapı Kredi Yayınları
Türkiye’de Popüler Kültür - Ahmet Oktay
“Televizyon ve videonun kırsal kesimde yaygınlaşmasının bir çevren (ufuk) genişlemesine yol açtığı da kesindir.
Egemen sınıf(lar)ın ideolojisini yayıyor olsa bile, bu geri kalmış bölge insanları iletilen mesajları kendi yaşam
deneyimlerinin ve toplumsal ilişki lerinin içinden algılamakta, dolayısıyla onları belli ölçüde dönüştürmekte,
değişime uğratmaktadırlar. En azından, bu insanlar daha başka yaşamlar olduğunu görmekte, üzerinde
düşünmedikleri sorunların farkına varmakta, içeriklerini tam anlayamasalar bile yeni düşünceler
işitmektedirler. Sonunda sisteme uyumlanıyor olsalar da kölelerin bile isyan edebildiğini, kadınların kocalarına
baş kaldırabildiğini öğrenmektedirler.
Birçok iletişim kuramcısının belirttiği gibi, hiçbir mesaj yayıcısının, kodlayıcısının amaçladığı biçimde
alımlanmamaktadır. Meydana gelen anlamsal kaçağa rağmen, kitlelerin edinebildiği bilgi yine de büyük
ölçüde manipülatiftir. Ama bu bilginin son çözümleme de kent ve kır proletaryasındaki izleyici-bireylerin
dünyasını bir ölçüde zenginleştirdiği bellidir. En azından, geri kalmış ve sömürülen insanlara iletilen mesajlar,
alımlayıcıların bilinçaltında gelecekte ortaya çıkabilecek protestocu imgeler olarak depolanabilirler. Bu
imgeler, belli toplumsal/siyasal koşullarda bilince doğru yükselirken kavranabilir ve kanalize edilebilirlerse,
gerçekten dönüştürücü bir içerik kazanabilirler.
Bu varsayım ya da yorum, mevcut konjonktürde sadece bir olabilirlik, bir umuttur. Türkiye gibi periferide
bulunan, dünya kapitalist sisteminin yarı-çevresine girebilmek için çırpınan (Avrupa Topluluğu vb. girişimler
düşünülsün) bir ülkede, popüler kültür doğrudan egemen ideolojinin yaygınlaştırılmasına yaramaktadır.” ss. 26-27
Büyük Buhran başlıklı içeriğe de bakabilirsiniz.
43
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
The Tao of Physics - Fritjof Capra
kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar
44
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
~ Gerçekliğin kesin ve tam olarak sözlü ifadesi mümkün değildir. (…) Yaşanılan olayın, deneyimin
aktarılması sırasında dilin sınırlamalarını aşmak da pek mümkün değildir.
~ Dil dışında iletişim yollarının neler olduğunu görmek için sonraki paragraflara bakmak gerekebilir.
Yine de doğrudan bir cevap bulunamayabilir. Dilin yetersiz olduğu zaten ifade ediliyor.
ingilizce metindeki bazı cümlelerden kaba/basit kısa bir özet | çeviri değil, gerekli durumda eksiltmeler ya da ek ifadeler olabilir
dil dışında iletişim yolları
87
Capra, F., 1977 (ilk basım 1975), The Tao of Pyhsics, Bantam Books
The Tao of Physics - Fritjof Capra
“The Eastern mystics, too, are well aware of the fact that all verbal descriptions of reality are inaccurate
and incomplete. The direct experience of reality transcends the realm of thought and language, and,
since all mysticism is based on such a direct experience, everything that is said about it can only be partly
true. In physics, the approximate nature of all statements is quantified and progress is made by improving
the approximations in many successive steps. How, then, do the Eastern traditions deal with the problem
of verbal communication?
First of all, mystics are mainly interested in the experience of reality and not in the description of this
experience. They are therefore generally not interested in the analysis of such a description, and the
concept of a well- defined approximation has thus never arisen in Eastern thought. If, on the other hand,
Eastern mystics want to communicate their experience, they are confronted with the limitations of
language. Several different ways have been developed in the East to deal with this problem.” s. 29
45
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Yorum ve Aşırı Yorum - U. Eco, R. Rorty, Jonathan Culler, C.Brooke-Rose
kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar
46
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
~ ‘Anlam bağlama bağlıdır; metinlerdeki ya da metinler arasındaki ilişkilerin bir sonucudur. Ancak
bağlamın kendisi sınırsızdır. Her zaman yeni bağlamsal çıkarımlar olacaktır. ‘
~ ‘Yeniden okumayan kimseler kendilerini her yerde aynı öyküyü okumaya mahkûm ederler. Bu
insanlar zaten düşündükleri ya da bildikleri şeyi görürler. ‘ (Roland Barthes)
anlam - bütün ilişkisi
87
Yorum ve Aşırı Yorum - U. Eco, R. Rorty, Jonathan Culler, C. Brooke-Rose
“Bu görüş ayrılığında -yapıçözüm, bir metnin, okur ne anlama gelmesini istiyorsa o anlama geldiğini mi
söylemektedir, yoksa keşfedilmesi gereken yapıların olduğunu mu?- Rorty neredeyse Eco'dan daha
haklıdır. Rorty’nin değerlendirmesi en azından nasıl olup da yapıçözümün, bir metnin kategorileri
yıkabileceğini ya da beklentileri kırabileceğini iddia edebildiğini açıklamaya yardımcı oluyor. Eco’nun
sınırlara yönelik ilgisinin onu yanlış yöne sürüklediğine inanıyorum. Eco, metinlerin okurlara büyük bir
hareket alanı sağladığını, ancak sınırlar bulunduğunu söylemek istiyor. Oysa yapıçözüm, anlamın bağlama
bağlı olduğunu vurgular -anlam, metinlerdeki ya da metinler arasındaki ilişkilerin bir sonucudur-, ancak bu
bağlamın kendisi sınırsızdır: Çıkarsanabilecek her zaman yeni bağlamsal olanaklar olacaktır, böylece
yapamayacağımız bir şey varsa o da sınırlar koymaktır. Wittgenstein soruyor: " `Bububu' deyip; bununla
'yağmur yağmazsa seninle yürüyüşe çıkarım' sözünü kastedebilir miyim?" Ve yanıtlıyor: "İnsan ancak bir
dilde bir şeyle bir şeyi kastedebilir”.1 Bu, `Bububu'nun hiçbir zaman bu anlama gelmeyeceğini savunarak,
sınırlar belirliyor gibi görünebilir, ancak dilin, özellikle yazınsal dilin işleme tarzı bu katı sınırın konmasını
engelliyor. Bir kez Wittgenstein bu sınır varsayımını ürettikten sonra, belli bağlamlarda (özellikle
Wittgenstein'ın yazılarını bilenler arasında) ‘Bububu' deyip, yağmur yağmazsa insanın yürüyüşe
çıkabileceği olasılığını anıştırmak olanaklı hale gelmiştir. Ancak semiosiste bu sınır yokluğu, Eco'nun korkar
göründüğü gibi, anlamın okurun özgür yaratısı olduğu anlamına gelmez. Bu daha çok; betimlenebilir
göstergesel mekanizmaların önceden belirlenemeyecek tekrarlamalı yollarla işlev gördüğünü gösterir.”s. 135
Eco, U., Rorty, R., Culler, J., Brooke-Rose, C., 1996 (ilk basım 1992), Yorum ve Aşırı Yorum, Can Yayınları, Çev. Kemal Atakay
47
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
“Yapısı gereği poetika ile yorum arasında kararsız kalan Roland Barthes, bir defasında, yeniden okumayan
kimselerin kendilerini her yerde aynı öyküyü okumaya mahkûm ettiklerini yazmıştı. Bu insanlar zaten
düşündükleri ya da bildikleri şeyi görürler. Barthes’ın savı, aslında, bir tür “aşırı yorum” yönteminin
-sözgelimi, metin yorumsal sorunlar ortaya koymasa da, onu çeşitli bölümlere ayıran, her bölümün
yakından incelenmesini ve etkilerinin açığa çıkarılmasını isteyen keyfi bir yöntem bir keşifler yapma yolu
olduğuydu: Metin hakkında keşifler ve insanın okur rolü oynamasını sağlayan kodlar ve pratikler hakkında
keşifler. İnsanları, yalnızca anlamın bütünleştirilmesine direnç gösteren öğeler üzerinde kafa yormaya
değil, aynı zamanda başlangıçta hakkında söylenecek hiçbir şey yokmuş gibi görünen öğeler hakkında da
kafa yormaya zorlayan bir yöntemin, yalnızca bir metnin örnek okuruna sorduğu soruları yanıtlamaya
çalışan bir yönteme oranla keşifler üretme olasılığı daha yüksektir (ancak burada da yaşamdaki tüm öteki
şeyler gibi bir güvence yoktur).” ss. 136-137
Eco, U., Rorty, R., Culler, J., Brooke-Rose, C., 1996 (ilk basım 1992), Yorum ve Aşırı Yorum, Can Yayınları, Çev. Kemal Atakay
Yorum ve Aşırı Yorum - U. Eco, R. Rorty, Jonathan Culler, C. Brooke-Rose
48
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Genin Yüzyılı - Evelyn Fox Keller
kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar
49
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
~ Kimi zaman anlamak ve anlatmak için kullandığımız kavramlar, dil yeterli gelmeyebilir. Belki de yeni
bir dile geçmek gerekebilir. Gen kavramı da bütün içinde anlamlı olup, olayları açıklamak için yetersiz
kalmaya da başlamış olabilir.
doğanın dili
yeni bir dile gereksinim
anlam - bütün ilişkisi
87
Genin Yüzyılı - Evelyn Fox Keller
Fox Keller, E., 2004 (ilk basım 2000), Genin Yüzyılı, 1. Baskı, Metis Yayınları, Çev. Haluk Barışcan
50
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Gen kitabındaki alıntılardan yola çıkarak yazılan kısa notlar - 1
51
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Gen kitabındaki alıntılardan yola çıkarak yazılan kısa notlar - 2
52
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Gen kitabındaki alıntılardan yola çıkarak yazılan kısa notlar - 3
53
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Science, Order, and Creativity - David Bohm, F. David Peat
kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar
54
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
ortak dil
yeni bir dile gereksinim
ingilizce metindeki bazı cümlelerden kaba/basit kısa bir özet | çeviri değil, gerekli durumda eksiltmeler ya da ek ifadeler olabilir
~ İletişim için kullansak bile dil bazı durumlarda tam tersi bir şekilde iletişimi engelleyebilir de.
~ Disiplinlerin kendine ait teknik kelimeleri kullanışı, birbirleri arasındaki iletişimi yani birbirlerini
anlamasını güçleştirebilir. (Burada ortak bir dil olabilir mi sorusu akla gelebilir.)
~ Fizik alanında yeni bir dile geçiş, fiziksel olayları olasılıklar ile ifade eden kuantum mekaniğine geçiş
beklenmeyen bir durumdu. Umulanın dışında bir durumdu.
aynı şeyi anlamanın pek de mümkün olmadığı
87
Science, Order, and Creativity - David Bohm, F. David Peat
“LANGUAGE IN SCIENCE
The question of communication leads, in a natural way, to a discussion of the whole nature of language in
science. Language is normally considered to be a means of communication, but closer analysis shows that
it can also lead to particularly subtle, yet deeply significant, breaks in the ability to communicate various
concepts between individuals.
The world’s languages are almost infinitely rich in their abilities to deal with subtle distinctions of sense
and meaning, to the extent that many linguists would argue that whatever can be thought or experienced
can be expressed in language. However, in their professional lives people also tend to use language in
more specialized and restricted ways. Conversations between lawyers, doctors, or physicists abound in
technical jargon, particular turns of phrase, and special usages of language. Indeed within each
professional group a particular term will be immediately understood along with all its rich allusions.” s. 75
Bohm, D., Peat, F. D., 2010 (ilk basım 1987), Science, Order, and Creativity, Taylor & Francis
55
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Science, Order, and Creativity - David Bohm, F. David Peat
“Within science, for example, there are even specialized usages confined to fields, such as biology,
psychology, chemistry, and physics, in which terms that are basic to one discipline will be irrelevant,
different, or even unknown to the other. Such specialized usages of language can of course lead to
difficulties in communicating between the disciplines. As a result of the rapidity of its changes, the
language of science is constantly changing in subtle but often radical ways. Moreover, as will be shown in
this chapter, major changes are not only confined to “scientific revolutions” but may accumulate as a
result of the gradual changes that take place during periods of “normal science.”
Of course, as with all language use, most of the processes described above take place largely
unconsciously and unobserved and reflect the overall infrastructure of ideas embraced subliminally by the
scientific community. In this way when fundamental changes in concepts, and in the ways that ideas are
actually used, occur, language becomes used in quite new ways while everyone continues to believe that
“nothing has fundamentally changed.” The result is a serious form of fragmentation in which scientists
continue to talk together but in ways that are increasingly at cross-purposes or even incoherent.
This becomes a particular problem in the more mathematical sciences, in which a lack of coherence can
occur between the mathematical formalisms and the informal way they are discussed on a day-to-day
basis. Indeed a radical change in the way language is used in physics came about as a result of the
discoveries of quantum theory. Its implications are so significant that they are worth discussing at length
in the next section.” ss. 75-76
Bolt, D., Peat, F. D., 2010 (ilk basım 1987), Science, Order, and Creativity, Taylor & Francis
56
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar
Ludwig Boltzmann - Carlo Cercignani
The Man Who Trusted Atoms
57
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
doğanın dili
Felsefe bu büyük kitapta yazılı. Hep gözümüzün önünde duran evrende. Ama yazıldığı dili anlamadan bu kitabı, yani
evreni anlamak mümkün değil. Evrenin dili matematik. Doğanın dili matematik. Alfabesi de üçgenler, daireler ve
geometrik şekiller. Bu dili, alfabeyi bilmeden evreni anlamak, tek kelimesini anlamak mümkün değildir. Kendimizi karanlık
bir labirentte dolaşıyor gibi hissederiz.
87
Ludwig Boltzmann - Carlo Cercignani
“Let us then examine the body of scientific knowledge which was already old and classical at the end of the
nineteenth century. Relying on the previous work of many scholars, Galileo Galilei (1564-1642) and Isaac Newton
(1642-1727) had created a system which is the starting point of modern science. Newton added his own law of
action and reaction, which supplies a precise meaning to the vague concept of force. He was able to obtain
particularly profound and successful results in the study of the motion of the celestial bodies, by modelling them
as point masses, i.e. mathematical points endowed with the additional property of inertia, expressed in a
quantitative way by the concept of mass. On the strength of the experimental evidence supplied by Kepler's laws,
between two given point masses he assumed an attractive force, directed along the straight line that joins them,
and inversely proportional to the square of their distance apart. Assuming that the same force acts between any
two given point masses constituting any material body, and applying the laws of motion obtained from the
observations made on terrestrial bodies, Newton succeeded in deducing the motion of all celestial bodies, the
weight of any material object in the neighbourhood of the Earth's surface, and the theory of tides.
Given these exceptional successes, Newton's successors strove to explain further natural phenomena by using the
same method, i.e. merely introducing suitable modifications and additions. Thus by reviving an old assumption,
introduced by Democritus in the fifth century BC, they imagined material bodies as aggregates of countless
atoms. In this respect they were partly following Newton himself, who in his Opticks [2] says:
It seems probable to me that God in the beginning form'd matter in solid, massy, hard, impenetrable, movable
particles, of such sizes and figures and with such other properties, and in such proportion to space, as most
conduced to the end for which he form'd them; and that these primitive particles being solids are incomparably
harder than any porous bodies compounded of them; even so very hard, as never to wear or break in pieces; no
ordinary power being able to divide what God himself made one in the first creation.” s. 51
Cercignani, C., 2006 (ilk basım 1998), Ludwig Boltzmann, Oxford University Press
58
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
“His successors, however, began to think of the atoms as of point masses, between which at least another force, in
addition to Newton's attraction, should act. The true nature and properties of this force were, however,
mysterious.
The followers of Galileo and Newton were busy for more than a century applying their ideas and tools. It was
attempted to explain all physical phenomena in terms of the basic laws so clearly formulated by Newton. This
gave birth to a certain trend in physics, one that was later named mechanicism; it was the natural development,
following in Galileo's and Newton's footsteps, of the atomism of the ancient Greek philosophers. According to
this view of the world, the physical universe is made of matter whose primary elements follow intelligible laws,
written in mathematical terms. In short it was, with the addition of the most sophisticated methods of calculus, the
full development of the programme outlined by Galileo in the famous passage of Il Saggiatore:
Philosophy is written in this grand book - I mean the universe - which stands continually open to our gaze, but it
cannot be understood unless one first learns to comprehend the language and interpret the characters in which it
is written. It is written in the language of mathematics, and its characters are triangles, circles and other
geometrical figures, without which it is humanly impossible to understand a single word of it; without these one is
wandering about in a dark labyrinth.
This explains why mathematics played such an important role in the beginnings of modern science. The
elementary ideas of calculus, which were developed simultaneously with the elaboration of physical concepts, are
necessary for a reasonable understanding of the content of this book.” ss 51-52
Cercignani, C., 2006 (ilk basım 1998), Ludwig Boltzmann, Oxford University Press
Ludwig Boltzmann - Carlo Cercignani
Felsefe bu büyük kitapta yazılı. Hep gözümüzün önünde duran evrende. Ama yazıldığı dili anlamadan bu kitabı, yani
evreni anlamak mümkün değil. Evrenin dili matematik. Doğanın dili matematik. Alfabesi de üçgenler, daireler ve
geometrik şekiller. Bu dili, alfabeyi bilmeden evreni anlamak, tek kelimesini anlamak mümkün değildir. Kendimizi karanlık
bir labirentte dolaşıyor gibi hissederiz.
59
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Solitude - Anthony Storr
kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar
A Return to the Self
60
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
dil - insan oluş (infant/bebek)
• Buradaki alıntılarda dil (language) kelimesi geçmiyor bile. Ancak bahsedilen şeyler için ‘dilin’ gerekliliğini
görüyoruz. Belki de evrimsel süreçte dilin ortaya çıkışı konusunda da ipuçları bulabiliriz.
• Hatta Nermi Uygur’a ait yazıdaki gibi burada da ‘infant’ kelimesi geçer. Ve uzun bir bebeklik döneminin
gerekliliğinden de bahsedilir. Yani oradaki kısmı buradaki açıklamalarla daha da iyi anlarız. Hatta şu
sorular akla gelebilir. İki kitaptan alıntıları düşündüğümüzde: (+ Düz Yazının Sorgulayan Gücü)
- Uzun bebeklik dönemi ‘dil’ in oluşumu ile ilgili bir gösterge mi?
- Uzun bebeklik dönemine ait diğer canlılarda dilin gelişmesi mümkün mü?
- Uzun bebeklik dönemine ait diğer canlılarda iletişim daha çeşitli şekillerde mi?
87
Storr, A., 1989 (ilk basım 1988), Solitude, Ballantine Books
Solitude - Anthony Storr
“In Chapter 12 of the first volume of Attachment and Loss, Bowlby discusses the nature and function of
attachment from the biological point of view. From his extensive knowledge of attachment behaviour in
other species as well as in man, he concludes that the original function of attachment behaviour was
protection from predators. First, he points out that isolated animals are more likely to be attacked by
predators than animals which stay together in a group. Second, he draws attention to the fact that, in
both man and other animals, attachment behaviour is particulary likely to be elicited when the individual
is young, sick, or pregnant. These states all make the individual more vulnerable to attack. Third,
situations which cause alarm invariably cause people to look around for others with whom to share the
danger. In the case of modern man, the danger from predators has receded, but his response to other
forms of threat remains the same.
This biological interpretation makes good sense. Modern man seems pre-programmed to respond to a
number of stimuli in ways which were more appropriate to the life of a tribal hunter-gatherer than they
are to urban Western man at the end of the twentieth century. This is notably so in the case of our
aggressive responses to what we consider threat, and also in the case of our paranoid suspicion of
strangers. Both kinds of response may have been appropriate for our tribal ancestors, but are dangerous
in times when we are menaced by the possibility of a nuclear holocaust.” ss. 10-11
61
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Solitude kitabındaki alıntılardan yola çıkarak yazılan kısa notlar - 1
62
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Storr, A., 1989 (ilk basım 1988), Solitude, Ballantine Books
Solitude - Anthony Storr
“Bowlby makes the important point that attachment is not the same as dependence. It is true that it takes
human beings a very long time to grow up. The period from birth to sexual maturity constitutes nearly a
quarter of the total lifespan, which itself is longer than that of any other mammal. Our early helplessness
and extended childhood provide opportunity for learning from our elders, which is generally supposed
to be the biological reason for the prolongation of immaturity inhuman species. Man's adaptation to the
world is dependent upon learning and the transmission of culture from one generation to the next.
Dependence is at its maximum at birth, when the human infant is most helpless. In contrast, attachment is
not evident until the infant is about six months old. Dependence gradually diminishes until maturity is
reached: attachment behaviour persists throughout life. If we call an adult dependent, we imply that he is
immature. But if he has intimate attachments, we conclude that there is something wrong with him. In
Western society, extreme detachment from ties with others is usually equated with mental illness. Chronic
schizophrenics sometimes lead lives in which relationships with others play virtually no pan at all. The
capacity to form attachments on equal terms is considered evidence of emotional maturity. It is the
absence of this capacity which is pathological. Whether there may be other criteria of emotional maturity,
like the capacity to be alone, is seldom taken into account.” s. 11
63
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Solitude kitabındaki alıntılardan yola çıkarak yazılan kısa notlar - 2
64
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Storr, A., 1989 (ilk basım 1988), Solitude, Ballantine Books
Solitude - Anthony Storr
“Anthropologists, sociologists, and psychologists all concur in regarding man as a social being who
requires the support and companionship of others throughout his life. In addition to learning, social co-
operation has played an essential part in man's survival as a species, just as it has in the survival of sub-
human primates, like baboons and chimpanzees. As Konrad Lorenz pointed out, man is neither fleet of
foot nor equipped by nature with a tough hide, powerful tusks, claws, or other natural weapons. In order
to protect themselves from more powerful species and in order to succeed in hunting large animals,
primitive men had to learn co-operation. Their survival depended upon it. Modern man has moved a long
way from the social condition of the hunter-gatherer, but his need for social interaction and for positive
ties with others has persisted.” ss. 11-12
Konrad Lorenz ve 3F / 3A başlıklı içeriklere de bakabilirsiniz.
65
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Hafif Türk Pop Tarihi - Naim Dilmener
kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar
66
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Hafif Türk Pop Tarihi - Naim Dilmener
“Türkçe sözlü şarkıları, özellikle de çala kalem yazılmış sözlerini eleştirmesiyle bilinen Doğan Şener, 10 Ekim
1967 tarihinde bu mektubu yayımlar. "Cem Karaca'dan Açık Mektup" başlığı ile verilen bu mektupta Cem
Karaca, herkesin, dost meclislerinde, plak firmalarının yazıhanelerinde, stüdyolarda konuşup durduğu
konuları bir bir derleyip sesini yükseltmiştir:
"Önce merhaba! Sonra da bir avuç dertleşme, söyleşme, dostça...
TRT DJ'lerinin “Emrah"ı yalnızca dört defa çalıp, "Hudey" ve "Karacaoğlan"ı hiç çalmamaları üzerine.
Yabancı parçalara uydurma ve hiçbir değeri olmayan bir takım sözlerin yazılması ve bunların TRT listelerinde
kurulmuş bir tekelleşmenin direkt etkisi sonucu yerleşip kalması ve biz Ulusal Türk müziği diye çırpınırken,
"iki yabanji" gibi sözlerle güzel Türkçemizin bile yabanji'leştirilmesi çok ilginç..."
Mektup, çok ama çok serttir.
Yabancı şarkıların Türkçe versiyonlarının tamamını, hiçbir istisna gözetmeden çöpe göndermiştir Cem
Karaca. Bu şarkıların sözleri "uydurma" olup dilimizin bozulmasına sebep olmaktadır. Radyo listelerinde bir
"tekelleşme" söz konusudur ve bu "uydurma" şarkılar, bu listelere kurulup kalmaktadırlar. Bütün bunların
ispatı olarak da, Ajda Pekkan’ın “İki Yabancı”sını örnek olarak seçmiştir Cem Karaca. Çok daha kötü şarkılar,
şarkıcılar ortalıkta cirit atmasına rağmen, Türk popunun en çağdaş yüzü sayılabilecek Ajda Pekkan
harcanmış, ne olduğu belirsiz ve o güne kadar da duyulmamış bir kavram olan “Ulusal Türk Müziği”
kavramının altı sağlamlaştırılmaya çalışılmıştır. Bu sözler büyük bir çalkantıyı getirir beraberinde. Ama ne
şarkı sözü yazarlarından ne de DJ’lerin büyük çoğunluğundan ‘resmi’ bir tepki gelmez. (…) ” s. 102
Dilmener, N., 2003 (ilk basım 2003), Hafif Türk Pop Tarihi, 1. Baskı, İletişim Yayınları
67
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
https://www.youtube.com/watch?v=qgVG_F3BTps https://www.youtube.com/watch?v=K-Zb_MhAKI0 https://www.youtube.com/watch?v=P8fjAY_368g
https://www.youtube.com/watch?v=Bqc46-ej8fg
• Cem Karaca’nın adı geçen şarkıları:
• Uydurma türkçe sözlerle, bazen de ‘kırık bir türkçe’ ile söylenen şarkılar
için bir örnek; kitapta ilk anılan pop şarkı.
• “… bizi sevdiğimiz şeylerin mahvetmesinden…” alıntısının olduğu içerik:
ütopya = distopya
68
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
http://kutuphane.akmb.gov.tr/opac/details?id=51004&materialType=BK&query="aksan%2C+d." https://www.dr.com.tr/Kitap/Uygulamali-Turk-Dili-Tek-Cilt/Yusuf-Cotuksoken/Egitim-Basvuru/Dilbilimi-Etimoloji/urunno=0000000262772
69
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Anlambilimi ve Türk Anlambilimi - Doğan Aksan
kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar
70
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Anlambilimi ve Türk Anlambilimi - Doğan Aksan
Aksan, D., 1978 (ilk basım 1971), Anlambilimi ve Türk Anlambilimi, 2. Baskı, Ankara Üni. DTCF Yayınları
71
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Anlambilimi ve Türk Anlambilimi - Doğan Aksan
Aksan, D., 1978 (ilk basım 1971), Anlambilimi ve Türk Anlambilimi, 2. Baskı, Ankara Üni. DTCF Yayınları
72
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Anlambilimi ve Türk Anlambilimi - Doğan Aksan
Aksan, D., 1978 (ilk basım 1971), Anlambilimi ve Türk Anlambilimi, 2. Baskı, Ankara Üni. DTCF Yayınları
73
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Anlambilimi ve Türk Anlambilimi - Doğan Aksan
Aksan, D., 1978 (ilk basım 1971), Anlambilimi ve Türk Anlambilimi, 2. Baskı, Ankara Üni. DTCF Yayınları
74
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Anlambilimi ve Türk Anlambilimi - Doğan Aksan
Aksan, D., 1978 (ilk basım 1971), Anlambilimi ve Türk Anlambilimi, 2. Baskı, Ankara Üni. DTCF Yayınları
75
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Anlambilimi ve Türk Anlambilimi - Doğan Aksan
Aksan, D., 1978 (ilk basım 1971), Anlambilimi ve Türk Anlambilimi, 2. Baskı, Ankara Üni. DTCF Yayınları
76
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Anlambilimi ve Türk Anlambilimi - Doğan Aksan
Aksan, D., 1978 (ilk basım 1971), Anlambilimi ve Türk Anlambilimi, 2. Baskı, Ankara Üni. DTCF Yayınları
77
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Anlambilimi ve Türk Anlambilimi - Doğan Aksan
Aksan, D., 1978 (ilk basım 1971), Anlambilimi ve Türk Anlambilimi, 2. Baskı, Ankara Üni. DTCF Yayınları
78
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Anlambilimi ve Türk Anlambilimi - Doğan Aksan
Aksan, D., 1978 (ilk basım 1971), Anlambilimi ve Türk Anlambilimi, 2. Baskı, Ankara Üni. DTCF Yayınları
79
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Anlambilimi ve Türk Anlambilimi - Doğan Aksan
Aksan, D., 1978 (ilk basım 1971), Anlambilimi ve Türk Anlambilimi, 2. Baskı, Ankara Üni. DTCF Yayınları
80
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Anlambilimi ve Türk Anlambilimi - Doğan Aksan
Aksan, D., 1978 (ilk basım 1971), Anlambilimi ve Türk Anlambilimi, 2. Baskı, Ankara Üni. DTCF Yayınları
81
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Anlambilimi ve Türk Anlambilimi - Doğan Aksan
Aksan, D., 1978 (ilk basım 1971), Anlambilimi ve Türk Anlambilimi, 2. Baskı, Ankara Üni. DTCF Yayınları
82
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Uygulamalı Türk Dili - Yusuf Çotuksöken
kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar
83
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Uygulamalı Türk Dili - Yusuf Çotuksöken
Çotuksöken, Y., 2005 (ilk basım 2005), Uygulamalı Türk Dili, 1. Baskı, Papatya Yayıncılık
84
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Uygulamalı Türk Dili - Yusuf Çotuksöken
Çotuksöken, Y., 2005 (ilk basım 2005), Uygulamalı Türk Dili, 1. Baskı, Papatya Yayıncılık
85
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
Uygulamalı Türk Dili - Yusuf Çotuksöken
Çotuksöken, Y., 2005 (ilk basım 2005), Uygulamalı Türk Dili, 1. Baskı, Papatya Yayıncılık
86
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87
İçeriklerde neler olduğunu açıklamaya çalışmak sıkıntıya, hataya neden olabilir; hatta hata olmaması mümkün de değildir. Ancak
özellikle bazı uzun içerikler için, takip etmeyi kolaylaştırmak amacıyla ana hatlarıyla; kimi zaman akışın verilmesi, kimi zaman sayfa
sayfa olanları anlatmak faydalı olabilir. Yani burayı takip eden sayfalara göz atın, ancak hatalar, eksikler bulunabileceğini unutmayın.
İster istemez bazı şeyleri ifade ederken yorum yapmış oluruz. Zaten olayın doğası gereği de yazıyı/yazarı tam anlamak, tam işaret
ettiğine odaklanmak, yüzeyde gösterilen anlamın dışındaki görmek, aslında yazılanın tam tersinin kastedildiğini anlamak, birkaç
anlam katmanının hepsini görmek … vs. mümkün değildir. Ayrıca bilgimiz, deneyimlerimiz, zannettiklerimiz … bizi sınırlar, nasıl/ne
kadar anladığımıza da, anlattığımıza da sınır koyar.
• İçerikler açıklama ile devam edebilir veya ilk sayfalarda akış verilebilir. Ya da buradan sonra sayfa sayfa gelen açıklamalar olabilir. Bu
takip etme kolaylığına ya da içeriğin türüne göre değişebilir.
• Tüm disiplinler için geçerli olmakla birlikte özellikle pozitif bilimlerle ilgili konularda yeni keşiflerle birlikte güncel olanın tarafınızdan
araştırılması gerektiğini unutmayın.
• İçeriklere zaman zaman yeni kitaplardan alıntılar eklenebilir. Bu sayfaların olduğu pdf dosyasının adındaki -v1, -v2 … ekleri içeriğin
versiyon numarasını göstermektedir. İçeriğin tüm versiyonlarına yani eski/yeni hallerine ulaşmak için https://twitter.com/azdacorba
adresinden ilgili dosyayı yükleyebilirsiniz. Aynı zamanda bu dosyadan tüm içeriklere ve hesaba ait bağlantılara da erişebilirsiniz.
İçeriklerin hazırlanması konusunda aşağıdaki kısmı da lütfen göz önünde bulundurunuz.
menemenazdacorba hakkında
Neler var
sayfa sayfa
ana
hatlarıyla
akış
versiyonlar
hesap hakkında
87
Dil no. 75
v. 2

16
May
2023
87

More Related Content

Similar to Dil (İkinci Versiyon)

9. SıNıF Dil Ve AnlatıM TüRk Dilinin Tarihi GelişImi Konusunun Cevapları
9. SıNıF Dil Ve AnlatıM TüRk Dilinin Tarihi GelişImi Konusunun Cevapları9. SıNıF Dil Ve AnlatıM TüRk Dilinin Tarihi GelişImi Konusunun Cevapları
9. SıNıF Dil Ve AnlatıM TüRk Dilinin Tarihi GelişImi Konusunun Cevaplarıhome
 
Her konuda en güzel sözleri derledik
Her konuda en güzel sözleri derledikHer konuda en güzel sözleri derledik
Her konuda en güzel sözleri derledikLafmacun
 
SöZcüKlerde Anlam IlilşKisi
SöZcüKlerde Anlam IlilşKisiSöZcüKlerde Anlam IlilşKisi
SöZcüKlerde Anlam IlilşKisiyardimt
 
Sözcükte anlamdd
Sözcükte anlamddSözcükte anlamdd
Sözcükte anlamddRauf Erdem
 
Sözcükte anlam
Sözcükte anlamSözcükte anlam
Sözcükte anlamRauf Erdem
 
6_gagm_b_2023.pdf
6_gagm_b_2023.pdf6_gagm_b_2023.pdf
6_gagm_b_2023.pdfLudaM3
 
Sözcükte anlam
Sözcükte anlamSözcükte anlam
Sözcükte anlamRauf Erdem
 
Temel ingilizce ogrenim kitabi
Temel ingilizce ogrenim kitabiTemel ingilizce ogrenim kitabi
Temel ingilizce ogrenim kitabisungurs
 
Gagauzka mova-4-klas-kulaksuz-2021
Gagauzka mova-4-klas-kulaksuz-2021Gagauzka mova-4-klas-kulaksuz-2021
Gagauzka mova-4-klas-kulaksuz-2021kreidaros1
 
Sözcükte Anlam konu anlatım sunu
Sözcükte Anlam konu anlatım sunuSözcükte Anlam konu anlatım sunu
Sözcükte Anlam konu anlatım sunuGökpınar Lisesi
 
7.hafta storyboard etkinligi
7.hafta storyboard etkinligi7.hafta storyboard etkinligi
7.hafta storyboard etkinligiserdar Küçük
 
7. Kelimede Anlam
7. Kelimede Anlam7. Kelimede Anlam
7. Kelimede Anlamyardimt
 
Sıkça Kullanılan Bazı Yabancı Kelimelerin Türkçe Karşılıkları (Geliştiren İlh...
Sıkça Kullanılan Bazı Yabancı Kelimelerin Türkçe Karşılıkları (Geliştiren İlh...Sıkça Kullanılan Bazı Yabancı Kelimelerin Türkçe Karşılıkları (Geliştiren İlh...
Sıkça Kullanılan Bazı Yabancı Kelimelerin Türkçe Karşılıkları (Geliştiren İlh...İlhan Gül
 
98093615 the-oral-morphemic-and-logical-sequences-in-the-turkish-language-yuk...
98093615 the-oral-morphemic-and-logical-sequences-in-the-turkish-language-yuk...98093615 the-oral-morphemic-and-logical-sequences-in-the-turkish-language-yuk...
98093615 the-oral-morphemic-and-logical-sequences-in-the-turkish-language-yuk...sorinakader
 
7. Sınıf Türkçe Ünite 1 İletişim
7. Sınıf Türkçe Ünite 1 İletişim7. Sınıf Türkçe Ünite 1 İletişim
7. Sınıf Türkçe Ünite 1 İletişimenesulusoy
 

Similar to Dil (İkinci Versiyon) (20)

9. SıNıF Dil Ve AnlatıM TüRk Dilinin Tarihi GelişImi Konusunun Cevapları
9. SıNıF Dil Ve AnlatıM TüRk Dilinin Tarihi GelişImi Konusunun Cevapları9. SıNıF Dil Ve AnlatıM TüRk Dilinin Tarihi GelişImi Konusunun Cevapları
9. SıNıF Dil Ve AnlatıM TüRk Dilinin Tarihi GelişImi Konusunun Cevapları
 
Noktalama..
Noktalama..Noktalama..
Noktalama..
 
Büyük Buhran
Büyük BuhranBüyük Buhran
Büyük Buhran
 
Her konuda en güzel sözleri derledik
Her konuda en güzel sözleri derledikHer konuda en güzel sözleri derledik
Her konuda en güzel sözleri derledik
 
SöZcüKlerde Anlam IlilşKisi
SöZcüKlerde Anlam IlilşKisiSöZcüKlerde Anlam IlilşKisi
SöZcüKlerde Anlam IlilşKisi
 
Sunu10
Sunu10Sunu10
Sunu10
 
Papalagi
PapalagiPapalagi
Papalagi
 
Sözcükte anlamdd
Sözcükte anlamddSözcükte anlamdd
Sözcükte anlamdd
 
Sözcükte anlam
Sözcükte anlamSözcükte anlam
Sözcükte anlam
 
6_gagm_b_2023.pdf
6_gagm_b_2023.pdf6_gagm_b_2023.pdf
6_gagm_b_2023.pdf
 
Sözcükte anlam
Sözcükte anlamSözcükte anlam
Sözcükte anlam
 
Temel ingilizce ogrenim kitabi
Temel ingilizce ogrenim kitabiTemel ingilizce ogrenim kitabi
Temel ingilizce ogrenim kitabi
 
Gagauzka mova-4-klas-kulaksuz-2021
Gagauzka mova-4-klas-kulaksuz-2021Gagauzka mova-4-klas-kulaksuz-2021
Gagauzka mova-4-klas-kulaksuz-2021
 
TüRk Dili
TüRk DiliTüRk Dili
TüRk Dili
 
Sözcükte Anlam konu anlatım sunu
Sözcükte Anlam konu anlatım sunuSözcükte Anlam konu anlatım sunu
Sözcükte Anlam konu anlatım sunu
 
7.hafta storyboard etkinligi
7.hafta storyboard etkinligi7.hafta storyboard etkinligi
7.hafta storyboard etkinligi
 
7. Kelimede Anlam
7. Kelimede Anlam7. Kelimede Anlam
7. Kelimede Anlam
 
Sıkça Kullanılan Bazı Yabancı Kelimelerin Türkçe Karşılıkları (Geliştiren İlh...
Sıkça Kullanılan Bazı Yabancı Kelimelerin Türkçe Karşılıkları (Geliştiren İlh...Sıkça Kullanılan Bazı Yabancı Kelimelerin Türkçe Karşılıkları (Geliştiren İlh...
Sıkça Kullanılan Bazı Yabancı Kelimelerin Türkçe Karşılıkları (Geliştiren İlh...
 
98093615 the-oral-morphemic-and-logical-sequences-in-the-turkish-language-yuk...
98093615 the-oral-morphemic-and-logical-sequences-in-the-turkish-language-yuk...98093615 the-oral-morphemic-and-logical-sequences-in-the-turkish-language-yuk...
98093615 the-oral-morphemic-and-logical-sequences-in-the-turkish-language-yuk...
 
7. Sınıf Türkçe Ünite 1 İletişim
7. Sınıf Türkçe Ünite 1 İletişim7. Sınıf Türkçe Ünite 1 İletişim
7. Sınıf Türkçe Ünite 1 İletişim
 

More from YaseminSengunDemirca

Köylü Güzeli (yeniden çıkış noktasına geri dönme ile ilgili eserler)
Köylü Güzeli (yeniden çıkış noktasına geri dönme ile ilgili eserler)Köylü Güzeli (yeniden çıkış noktasına geri dönme ile ilgili eserler)
Köylü Güzeli (yeniden çıkış noktasına geri dönme ile ilgili eserler)YaseminSengunDemirca
 
Kitaplar ve Okumak ++ ile ilgili alıntılar ve yazılar
Kitaplar ve  Okumak ++ ile ilgili alıntılar ve yazılarKitaplar ve  Okumak ++ ile ilgili alıntılar ve yazılar
Kitaplar ve Okumak ++ ile ilgili alıntılar ve yazılarYaseminSengunDemirca
 
Gercek haber (Sherlock Holmes / dizi ve film)
Gercek haber (Sherlock Holmes / dizi ve film)Gercek haber (Sherlock Holmes / dizi ve film)
Gercek haber (Sherlock Holmes / dizi ve film)YaseminSengunDemirca
 
İlham Kaynağı - Gılgamış Destanı'nın dan ilham alan bazı eserler
İlham Kaynağı - Gılgamış Destanı'nın dan ilham alan bazı eserlerİlham Kaynağı - Gılgamış Destanı'nın dan ilham alan bazı eserler
İlham Kaynağı - Gılgamış Destanı'nın dan ilham alan bazı eserlerYaseminSengunDemirca
 
Zengin ve Fakir (üçüncü versiyon)
Zengin ve Fakir (üçüncü versiyon)Zengin ve Fakir (üçüncü versiyon)
Zengin ve Fakir (üçüncü versiyon)YaseminSengunDemirca
 
Çirkinlik/Güzellik (ikinci versiyon)
Çirkinlik/Güzellik (ikinci versiyon)Çirkinlik/Güzellik (ikinci versiyon)
Çirkinlik/Güzellik (ikinci versiyon)YaseminSengunDemirca
 
birikim mi sıçrama mı (İkinci Versiyon)
birikim mi sıçrama mı (İkinci Versiyon)birikim mi sıçrama mı (İkinci Versiyon)
birikim mi sıçrama mı (İkinci Versiyon)YaseminSengunDemirca
 

More from YaseminSengunDemirca (20)

Köylü Güzeli (yeniden çıkış noktasına geri dönme ile ilgili eserler)
Köylü Güzeli (yeniden çıkış noktasına geri dönme ile ilgili eserler)Köylü Güzeli (yeniden çıkış noktasına geri dönme ile ilgili eserler)
Köylü Güzeli (yeniden çıkış noktasına geri dönme ile ilgili eserler)
 
Kitaplar ve Okumak ++ ile ilgili alıntılar ve yazılar
Kitaplar ve  Okumak ++ ile ilgili alıntılar ve yazılarKitaplar ve  Okumak ++ ile ilgili alıntılar ve yazılar
Kitaplar ve Okumak ++ ile ilgili alıntılar ve yazılar
 
Gercek haber (Sherlock Holmes / dizi ve film)
Gercek haber (Sherlock Holmes / dizi ve film)Gercek haber (Sherlock Holmes / dizi ve film)
Gercek haber (Sherlock Holmes / dizi ve film)
 
İlham Kaynağı - Gılgamış Destanı'nın dan ilham alan bazı eserler
İlham Kaynağı - Gılgamış Destanı'nın dan ilham alan bazı eserlerİlham Kaynağı - Gılgamış Destanı'nın dan ilham alan bazı eserler
İlham Kaynağı - Gılgamış Destanı'nın dan ilham alan bazı eserler
 
huni
hunihuni
huni
 
Zengin ve Fakir (üçüncü versiyon)
Zengin ve Fakir (üçüncü versiyon)Zengin ve Fakir (üçüncü versiyon)
Zengin ve Fakir (üçüncü versiyon)
 
Play-Back
Play-BackPlay-Back
Play-Back
 
Voodoo Bebeği (ikinci versiyon)
Voodoo Bebeği (ikinci versiyon)Voodoo Bebeği (ikinci versiyon)
Voodoo Bebeği (ikinci versiyon)
 
Çicek Böcek
Çicek BöcekÇicek Böcek
Çicek Böcek
 
başkalarının bakışı
başkalarının bakışıbaşkalarının bakışı
başkalarının bakışı
 
Çirkinlik/Güzellik (ikinci versiyon)
Çirkinlik/Güzellik (ikinci versiyon)Çirkinlik/Güzellik (ikinci versiyon)
Çirkinlik/Güzellik (ikinci versiyon)
 
Gercekler (dördüncü versiyon)
Gercekler (dördüncü versiyon)Gercekler (dördüncü versiyon)
Gercekler (dördüncü versiyon)
 
birikim mi sıçrama mı (İkinci Versiyon)
birikim mi sıçrama mı (İkinci Versiyon)birikim mi sıçrama mı (İkinci Versiyon)
birikim mi sıçrama mı (İkinci Versiyon)
 
barometre
barometrebarometre
barometre
 
şimdiki zaman
şimdiki zamanşimdiki zaman
şimdiki zaman
 
3000, 5000, 7000 ?
3000, 5000, 7000 ?3000, 5000, 7000 ?
3000, 5000, 7000 ?
 
Tuhaf Şeyler
Tuhaf ŞeylerTuhaf Şeyler
Tuhaf Şeyler
 
saçma
saçmasaçma
saçma
 
Dıt Dıt’ın ne?
Dıt Dıt’ın ne?Dıt Dıt’ın ne?
Dıt Dıt’ın ne?
 
yazmayanı yazarlar
yazmayanı yazarlaryazmayanı yazarlar
yazmayanı yazarlar
 

Dil (İkinci Versiyon)

  • 1. Dil Anlambilimi ve Türk Anlambilimi - Doğan Aksan Uygulamalı Türk Dili - Yusuf Çotuksöken Dörtlükler - Ömer Hayyam Dünya Yazın Tarihi - Antal Szerb Sanata Giriş - Selçuk Mülayim Bu Ülke - Cemil Meriç Mirror for Humanity - Conrad Phillip Kottak Varoluş ve Psikiyatri - Engin Geçtan Düz Yazının Sorgulayan Gücü - Emin Özdemir Uçan Kaçan Sözcüklerin Ardında - Şadan Karadeniz A History of Western Philosophy - Bertrand Russell Türkiye’de Popüler Kültür - Ahmet Oktay The Tao of Physics - Fritjof Capra Yorum ve Aşırı Yorum - U. Eco, R. Rorty, J.Culler, C.B.-Rose Genin Yüzyılı - Evelyn Fox Keller Science, Order, and Creativity - David Bohm, F. David Peat Ludwig Boltzmann - Carlo Cercignani Solitude - Anthony Storr Hafif Türk Pop Tarihi - Naim Dilmener konuşmak, anlaşmak, anlaşamamak 1 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87 dil dışında iletişim yolları ortak dil dil - deneyim - aktarım ilişkileri değişmez ortak algılar farklı dil - farklı algı dil - ihtiyaç ilişkisi (kar/snow) dil - insan oluş (infant/bebek) aynı şeyi anlamanın pek de mümkün olmadığı dil - varolma - adlandırma doğanın dili yeni bir dile gereksinim anlam - bütün ilişkisi çoğunluğun dili (halkın dili) - anlaşılırlık ilişkisi alıntılardaki ortak konulara verilebilecek yaklaşık başlıklar
  • 2. Kanlı Nigar - Ülkü Erakalın (1968) Karadenizlilerin kötü şöhretine neden olan adam 2 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87 Karadenizlilere ait bir tipleme; konuşması, üslubu, dinlemesi, … ile ilgili ‘anlaması’ hakkındaki kısım için de Kanlı Nigar’a evde olup olmadığını sorduğu sahneyi izleyebilirsiniz https://www.imdb.com/title/tt0211455/
  • 3. 3 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87 Konu ve Akış: dil - varolma - adlandırma Konu: Burada dil ile ilgili farkında olduğumuz ve olmadığımız bazı konular ile ilgili alıntılar okuyacaksınız. Bizler için ise çoğunlukla dil, yani konuşmak, birbirimizi anlamak ya da anlamamak ile ilgilidir. Alıntılarda bundan da bahsedildiğini göreceksiniz. Akış: ‣ İletişim ile ilgili örnek olarak Kanlı Nigar isimli komedi filminden bir sahne (önceki sayfada verildi) ‣ Gündelik hayatta iletişim ve yanlış anlama ile ilgili bizlerden örnekler ‣ Kitaplardaki alıntılardan da yola çıkarak yazılmış ~ özet / yorum ‣ En önemli ortak noktalardan biri için bizden bir örnek: yoğurt kelimesi ‣ Kitaplardaki alıntıların her birinden bazı cümlelerinin ekran görüntüleri ‣ Kitaplardan alıntılar: Burada ortak noktalar kitap adının verildiği ilk sayfanın sağ üst köşesinde yazmaktadır. Alıntılarla ilgili notlar, kimi zaman doğrudan belli cümleler verilerek, kimi zaman da konuşma dilinde tekrar ifade edilerek yazılmıştır. El yazısı ile ders notu biçiminde verilenler de vardır. aynı şeyi anlamanın pek de mümkün olmadığı
  • 4. 4 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87 Birinci örnek: Kuaför arkadaşla çalışırken bir yandan konuşuyoruz. Metrobüs kullanmaya başlamış. Bir ara metrobüsü ben de kullanıyordum, çok zordu dedim. Hatta taktik/istatistik bile geliştirdim dedim. Bu kişi, şu durakta iner, ben de otururum vs. gibi. Verdiği cevaptan daha sonra anladım, hemen de anlayamadım. Kuaför arkadaş şöyle anlamış, o kişi kalkar bana yer verir. Halbuki ben bu kişi bu durakta iner, ben de hemen onun yerine otururum demek istemiştim. Sizce kuaför kadın mı erkek mi :) Elbette başka etkenler de olabilir. Ama kuaför erkekti. Ne yazık ki erkeklerden kalkıp kadınlara yer vermesi beklendiğinden haklı olarak böyle anladı, cümleleri de bu şekilde tamamladı. İkinci örnek: Lisenin son haftaları. Mezun olacağız. Bir kütüphane keşfettik. Biraz da eğlence olsun diye gidiyoruz. Alt katta poğaça yiyeceğiz, üst kata da güya çalışmaya çıkacağız. Görevli geldi, gazete ister misiniz diye sordu. 3-5 kişiydik. Ben de, yok sağ olun, gazete okumayacağız dedim. Hatırladığım kadarıyla bu şekilde anlayan sadece bendim. Görevli arkadaş, poğaça kırıntılarını dökmeyin, altına gazete serin demek istemiş. Bir de gelin ciddi konuların durumunu düşünün :) Gündelik hayatta iletişim ve yanlış anlama ile ilgili:
  • 5. 5 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87 ‣ Bir önceki saçma başlıklı içerikte kitap adı verilmemiş de olsa; aslında örtülü olarak kitapların olduğunu söylemiştim. İnsan deneyimlerini birbirine aktararak ve kitaplarla da kalıcı hale getirerek varlığını güçlü kılan bir canlı. Bu yapı, Büyük Buhran başlıklı konuda da en son söylediğimiz gibi birikimler ile oluşuyor. Dil de bu yapı için, yani birikimlerin oluşması için olmazsa olmaz bir şart. ‣ Şöyle de yazmıştık*. “Elimizde ne kadarlık alfabe varsa (mecazi anlamda da), o kadarlık ifade yeteneğimiz olur.” (Gerçekler'den) Yani diğer bir ifade ile insanın, hayatın, olayların … doğasını anlamak için ne kadarlık zihnimizi yorup çalıştırdıysak, yorulduysak ve böylelikle somut ve soyut adlandırmalar yapabildiysek ifade zenginliğimiz de, yani düşünce zenginliğimiz de o kadar olur. Olmayan, üretilmeyen bir şeyi adlandıramazsınız. ‣ Özellikle Perili Köşk başlıklı konuda geçen antoloji kitabını okumaya çalışırken daha da anladım. Şunu anladım. Günümüzde kullandığımız dil ile o zamanın dili arasında ifade zenginliği açısından bayağı bir fark var, uçuruma yakın. Orada latin harfleriyle bu zenginliği koruyabiliyormuşuz. Sanki alfabe ile alakası yok. Yusuf Çotuksöken’in kitabında da gördüğümüz üzere (s. 105) Harf ve Dil Devriminden bahsediliyor. Alaattin Karaca’ya ait videoyu dinlerken bu ikisinin farkına bir ima yapıldı ama açıklanmadı, anlamadım. İsterseniz bakabilirsiniz. (Cemil Meriç ya da Saatleri Ayarlama Enstitüsü ile ilgili iki videodan birinde idi.) Cemil Meriç için olan: https://www.youtube.com/watch?v=V0aRL98jkVI ‣ Doğan Aksan’ın kitabından da türkçenin daha Köktürk (Göktürk) yazıtlarına kadar gittiğini okuyoruz. Yine orada yazan Ali Şir Nevai’nin Muhakematü’l Lûgateyn adlı kitabına bakıyoruz (s.14, anıt değeri taşıyan eserlere örnek olarak verilmiş.) Kitaba baktığımda Farsça ve Türkçe’yi kıyaslayan, hatta Türkçenin üstünlüğünü göstermeye çalışan bir eser olduğu da önsözde ifade ediliyor. Arkadaki sözlüğe baktığımda da dilimizin oradan geldiği gayet aşikar görülüyor. Yani Köktürk yazıtlarından, Orta Asya bölgesinden. Bu kötü değil, güzel bir şey. Bunu daha yerleşik kültürlerin dili ile zenginleştirmek de kötü değil. Önemli olan neye dönüşeceği ya da dönüştürüleceği. ~ özet / yorum - 1 * Üçüncü çoğul kullanımı da bazen bundan geliyor, o kadar insanın yaptığının üzerine basıyorsun gibi hissettiriyor. Halbuki o kadar insanın emeği ve uğraşısı var.
  • 6. 6 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87 ‣ Misal: Farsça, Arapça ve İngilizce’den üç kelimenin türkçe karşılığına bakıyorsunuz. Yakın anlamlı ama ince anlam farkları olan üç kelime. Eğer tüm kelimeler için aynı türkçe karşılığı sözlükten okuyorsanız dilinizin zenginliğinden bahsetmek çok kolay olmayabilir. ‣ Arap harflerine mi geçelim o halde? Galiba bu bizden çok ülkemizdeki bu alfabeyi kullanan, göç etmek zorunda kalan insanlarımıza yarar, bize yaramaz. Çoğunluğa yaramaz. Harfler değiştirildiği dönem ülkenin nerede ise tamamı okuma- yazma bilmeyen köylü vatandaşlarımızdı. Elbette kayıplarımız oldu. Ama günümüzle hiçbir benzerliği yok. ‣ Okullarda Farsça, Arapça, İspanyolca, Çince… gibi diller öğretilmeli. Seçimlik olmalı, en güzel olanı, yani çeşitliliği de sağlar böylece. Kısa ömrümüzde her şeyi öğrenemeyeceğimize göre bize yakın kültürleri, bize yakın olduğundan daha severek okuyabileceğimiz eski eserleri anlayabileceğimiz dillere elbette öncelik verilmeli. ‣ Daha fazla detay hem mümkün değil hem de sonrasında hazırlamak daha uygun olur. Farklı eklemeler ve ders kitaplarından notları da ilerleyen süreçte hazırlayacağım. ‣ Son olarak buradaki bir konu için önce fizikten bir örnek verelim sonra da farklı açılardan görmeye çalışalım. • - 273 ◦ C’de bile atomlar titreşir. Denge konumları etrafında titreşir. Ben sağda kalacağım, ben sola gideceğim diyemez. Denge konumu etrafında titreşir, salınım yapar. (çok tehlikeli sarkaç deneyi) Hayat açısından da oldukça elzem bir fiziksel olaydır. (Siz deyin altın orta) • ‘Ortak dil’ hem herkes için hem de disiplinlerarası iletişim için önemli ve gerekli. Ancak evrensel bir dilin yararları yanında; çeşitliliği, hatta algıyı bile değiştirebilecek belki de tek tipleştirecek zararları da olacaktır. Yine disiplinlerarası araştırmalar için ‘ortak dil’ iyi, hepsinden biraz anlamak güzel. Bağlantıları görmek güzel. Ama detayları kim araştıracak? O detaylar olmadan disiplinlerarası çalışan nereden neyi öğrenecek. Kısaca burada da ortak dilin faydaları kadar zararları da olacaktır. Yani her farklı durumun varlığı, yokluğundan daha faydalı. Dil ile ilgili olan alfa/beta/gama ve Dil / Penelop’un Örgüsü başlıklı içeriklere de bakabilirsiniz. ~ özet / yorum - 2
  • 7. yoğurt kelimesinin kökeninin türkçe olduğunu gösteren ekran görüntüsü (google üzerinden) Farklı dillerde kullanımı da çoğunlukla bu yazıma benziyor. no. 75 v. 2 16 May 2023 87 7
  • 8. Alıntılarla özet -1: 8 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 9. 9 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 Alıntılarla özet -2: 87
  • 10. 10 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 Dörtlükler - Ömer Hayyam Dünya Yazın Tarihi - Antal Szerb Sanata Giriş - Selçuk Mülayim Bu Ülke - Cemil Meriç Mirror for Humanity - Conrad Phillip Kottak Varoluş ve Psikiyatri - Engin Geçtan Düz Yazının Sorgulayan Gücü - Emin Özdemir Uçan Kaçan Sözcüklerin Ardında - Şadan Karadeniz A History of Western Philosophy - Bertrand Russell Türkiye’de Popüler Kültür - Ahmet Oktay The Tao of Physics - Fritjof Capra Yorum ve Aşırı Yorum - U. Eco, R. Rorty, J.Culler, C.B.-Rose Genin Yüzyılı - Evelyn Fox Keller Science, Order, and Creativity - David Bohm, F. David Peat Ludwig Boltzmann - Carlo Cercignani Solitude - Anthony Storr Hafif Türk Pop Tarihi - Naim Dilmener Anlambilimi ve Türk Anlambilimi - Doğan Aksan Uygulamalı Türk Dili - Yusuf Çotuksöken Veriliş sırası ile kitaplar: 87
  • 11. Dörtlükler - Ömer Hayyam kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar Sabahattin Eyuboğlu’nun yazdığı ilk önsöz alıntı olarak verilmiştir. Homeros başlıklı içeriğe de bakabilirsiniz. 11 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 çoğunluğun dili (halkın dili) - anlaşılırlık ilişkisi 87
  • 12. Dörtlükler − Rubailer− - Ömer Hayyam “Eski Hayyam çevirilerini okurken bir şeye takılırdım: Nasıl oluyor da, derdim, düşüncesini bu kadar pervasızca söyleyen, hocalara, softalara böylesine çatan bir adam, ağdalı, lügatli, cübbeli bir dille konuşuyor? Farsça bilmediğim için çevirilerin, Hayyam'ın kendi dilinde kullandığı ağıza uyup uymadıklarını kestiremezdim. Onun da, bizim Divan Şairlerimiz gibi, halkın bilmediği kelimeler kullandığını sanırdım. Abdülbaki Gölpınarlı'nın çevirileri çıktıktan ve kendisine akıl danıştıktan sonra anladım ki düşüncede yaptığını dilde de yapmış, bütün büyük adamlar gibi o da halkın, meydanın kelimeleriyle konuşmuş. Bu kelimelere halkın zor anlayacağı, belki de yanlış yorumlayacağı yeni anlamlar yüklenmiş, o başka. Aynı şey Latinceden, yaşayan Batı dillerine çevrilen yazarların başına da gelmiştir. Bizim Dede Korkut gibi bir halk destancısı olan Homeros'u Fransızlar, yüzyıllarca bir Sorbon Profesörü, ya da bir akademi üyesiymiş gibi konuşturmuşlardır. Benden önce Hayyam'ı Türkçe'ye çevirenlerin çabalarını küçümsemiyorum. Tersine başka başka anladığımız Hayyam'ın sofrasında onlarla oturup tartışmak benim için en büyük zevklerden biri oldu. Bu çeviriler, Hayyam'ın dörtlüklerini yeniden yorumlama, kendini zamanımızın şiir anlayışıyla yeniden tanıtma denemesidir. Türkçe Hayyam'a benden önceki çevirilerinden daha çok, benden sonrakilerden daha az yaklaşmış olduğuma inanıyorum. Ayrıca şuna da inanıyorum ki, biz, bugün Anadolu Türkleri, Doğu klasiklerini yeni baştan anlamak ve anlatmak zorundayız. Arap ve Fars Edebiyatını, biz, bugüne kadar, iyi kötü, doğru yanlış demeden, sağduyumuzu kullanmadan bir çeşit kıble saymış, Hafız'ın serçe kuşu dediğinde biz zümrüdü anka görmüş, Sadi'nin ev dediğini saray'a çevirmişiz. Onları asıllarındaki sadelikle görürsek, yeniden ve daha kökten kazanabiliriz. Sabahattin Eyuboğlu ” s. v (Önsöz I) Ömer Hayyam, 2020 ( ~1100’ler), Rubailer, 29. Baskı, İş Bankası Yayınları, Çev. Sabahattin Eyuboğlu 12 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 13. Dünya Yazın Tarihi - Antal Szerb kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar 13 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 - “Başka hiçbir insan buluşu ya da kurumu iki insan arasındaki haksız farklılıkları sona erdirmek için kitap basımının yaptığı kadarını yapmamıştır.” - “Yazın, bu çağın tuhaf, korkunç gerilimler, korkular ve mucize beklentileri arasında savrulan havasını dile getirmiyor; plastik sanatlar kuzeyde de yazından daha çoğunu anlatıyor;” - Reformasyon yazın tarihini doğrudan değil de sonuçlarıyla etkilemiştir. Halkın enerjilerini yazına boca etmiş, halkı yazıyla ilişkiye geçirmiştir. Luther Almanca yazdı ve büyük tartışma yazıları savaşı — hümanistlerin kapıldıklan dehşet sırasında— bu halkın dilinde gerçekleşmiştir. 1500’lü yıllar çoğunluğun dili (halkın dili) - anlaşılırlık ilişkisi dil dışında iletişim yolları 87
  • 14. Dünya Yazın Tarihi - Antal Szerb “ • KİTAP BASIMI VE KENTSOYLULAR En büyük hazırlığı yapan, Geç Ortaçağ Alman ve Felemenk kentlerinin ilkesel değil de "yaşamsal- demokrasisi"dir (Alfred Weber). Orta ve küçük kentsoylu katmanı ve serpilmeye başlayan sanayi proletaryası burada, büyük kentsoylularca yönetilen İtalyan ya da hükümet iktidarının daha çok buyruğu altında olan Fransız ve İngiliz kentlerine göre çok daha erken bilinçlenmiştir. Zanaatçının sözü burada daha önce Batı kültüründe herhangi bir yerde olduğundan daha çok geçerliydi; bunun sonucu olarak kendisini ve işini de daha iyi değerlendirmiştir. Artık atalardan kalma teknikle yetinmiyor, araç-gerecini alabildiğine yetkin ve olabildiğince kolay kullanılabilir kılmaya çalışıyordu. Matbaanın bulunmasına da bu zihniyet yol açmıştı. Ama, yine bu yaşam-demokrasisi yalnızca kitap basımının doyuma ulaştırabileceği bir gereksinimi de yaratmıştı. Hümanizmin sonucu olarak, burada, kuzeyde seçkin katmanlardan küçük kentsoylu düzeyine inenler arasında yazılı nesnelere duyulan ilgi artmıştı. Bu yeni okuyucu kitlesinin pahalı kodeksler alacak parası yoktu; kitabın ucuza mal edilebileceği bir yöntem bulmak söz konusuydu. Neden ve sonuç yer de değiştirebilirler: Basılı kitap yine giderek daha geniş bir okuyucu kitlesini eğitti ve böylece kendi pazarını giderek genişletti. Kitap basımını demokrasi düşüncesi yaratmıştır ve kitap basımı demokrasinin en büyük bağlaşığı ve silahıdır: Başka hiçbir insan buluşu ya da kurumu iki insan arasındaki haksız farklılıkları sona erdirmek için kitap basımının yaptığı kadarını yapmamıştır.” s. 241 Szerb, A., 2008 (ilk basım 1941), Dünya Yazın Tarihi, 1. Baskı, Dost Kitabevi Yayınları, Çev. Vural Yıldırım 14 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 15. Dünya Yazın Tarihi - Antal Szerb “ REFORMASYON YAZINI • DEĞİŞMEYEN METİN Büyük öncü Martin Luther'i elinde kitapla betimlemek âdettir. Protestanlık ve kitap basımı birbirinden ayrılmaz bir ikilidir. Luthercilik kitap dinidir; muhalifleri onları biblioiatria, yani kitap putlaştırıcılığıyla da suçlamışlardır. Temel eğilimi Kutsal Yazı (İncil) metnine geri dönüştür, Gotik karmaşadan sonra Erasmus'un da ilan ettiği üzere basit erken-kaynaklara yönelmektir. Thienemann6 İncil metninin bu sarsılmaz kutsallığını büyük ölçüde sağlayan şeyin basılı İncil’in artık değişmeyen metni olduğuna işaret eder; kodeksler her yazılışta değişen, güvenilmez ve pahalı olduğu için de yalnızca pek az kişinin ulaşabileceği metinlerdir. • LUTHER Martin Luther7 halkın çocuğudur; kişiliğinin baskın özelliklerini halkçı çizgiler belirler: Birden patlayıveren, efendilere özgü, engel tanımayan anlatım yeteneği, tuhaf, ağırkanlı ve etkileyici narinliği, ayrıca köylü akıllılığı ve dışarıdan ve yukarıdan gelen her şeye karşı gösterdiği inatçı cesareti onun halkçı çizgileridir. Arkasında dinsel bir kılığa bürünmüş olarak Almanların yüzyıllar boyu birikmiş ulusal ve toplumsal arzuları sıralanmaktadır. İncil çevirisi Yeni Yüksek Almanca'nın kesin ve büyük utkusudur; mezmurları ve şarkıları, aynı zamanda konuşmaları ve Masa Başı Söyleşileri özlü tümceleriyle yüzyıllardır Protestan mezhebini ve de Alman halkının yüreğini yalnızca içerikleriyle değil, anlatım gücüyle de güçlendirir ve avutur.” ss. 245-246 Szerb, A., 2008 (ilk basım 1941), Dünya Yazın Tarihi, 1. Baskı, Dost Kitabevi Yayınları, Çev. Vural Yıldırım 15 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 16. Dünya Yazın Tarihi - Antal Szerb “ • CALVIN Öteki büyük reformcu Jean Calvin'in8 karakterinde bu halkçı öğe eksiktir: Latin büyük kentsoylularının kor haline gelmiş, çelişkiye katlanamayan akılcılığının temsilcisi odur; onun hareketi Fransa'da yığınlara değil, yüksek düzey kentsoylulara ve merkezi iktidara karşı bağımsızlığını koruyan soylulara dayanır. • YAZINSAL YAPITLAR Eğer Reformasyon’a salt yazın açısından bakacak olursak, görmemiz gereken, yeni doğmuş kitap basımının başlangıç ateşinin coşkusuyla dünyayı kaplamış olan broşür ve tartışma yazıları selinden yalnızca iki büyük reformcunun yapıtlarının belirgin olmasıdır Calvin'in Institutio’su ve Luther'in tartışma yazıları: An den christlichen Adel deutscher Nation von dem christlichen Stanhdes Besserung, Von der Freiheit eines Christenrnenschen vb. Bu birkaç yapıt, tartışma yazılarının insana hüzün veren okyanusunda ne de az! Nitelik bakımından seçime girişen ve yalnızca büyük sanatsal değerleri hesaba katan yazın tarihi, aslında, yazının niceliksel özellikleri konusunda doğru bir görüntü sunmuyor: Mezhepler arası savaşların iki yüzyılında, XVI. ve XVII. yüzyılda insanların daha çok broşürler ve tartışma yazıları okuduğunu gerektiği biçimde duyumsamıyor; karşı karşıya duran mezhepler birbirlerinin başına XVI. yüzyılda daha çok broşürler, XVII. rüzyılda ise kalın kitaplar fırlatıyorlardı. Yazınsal ürün olan basılı kitapların en azından büyücek yarısı, ama belki de dörtte üçü dinsel tartışma içeriğine sahiptir - geri kalanlar bizim yazın adını verdiğimizden tümüyle başkadır; en başta Protestan ülkelerde ve yalnızca bir yan ürün olarak, neredeyse özür dileyen bir jestle yayınlanıyorlardı.” ss. 246-247 Szerb, A., 2008 (ilk basım 1941), Dünya Yazın Tarihi, 1. Baskı, Dost Kitabevi Yayınları, Çev. Vural Yıldırım 16 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 17. Dünya Yazın Tarihi - Antal Szerb “ • RESSAMLAR Yazın, bu çağın tuhaf, korkunç gerilimler, korkular ve mucize beklentileri arasında savrulan havasını dile getirmiyor; plastik sanatlar kuzeyde de yazından daha çoğunu anlatıyor; Holbein, Dürer, Grünewald, Brueghel'in yapıtları çağların büyük sarsıntısını içimize işliyor. • HALK DİLİ Reformasyon yazın tarihini doğrudan değil de sonuçlarıyla etkilemiştir. Halkın enerjilerini yazına boca etmiş, halkı yazıyla ilişkiye geçirmiştir. Luther Almanca yazdı ve büyük tartışma yazıları savaşı — hümanistlerin kapıldıklan dehşet sırasında— bu halkın dilinde gerçekleşmiştir. Bu yüzden de yazının toplumsal konumu değişmiştir. • GROBIANİZM Bu değişim her açıdan avantajlı değildi. Yazına halk ruhunun kalınkafalılığı ve kabalığı başıboş bir biçimde aktı. Luther'in kendisi de deyişleri seçmiyordu, muhalifleri ve ona bağlı olanlar ise hafif bir deyimle zorlama sözcüklere sarılıyordu. "Grobianizm"9 Alman yazınında yüz yıllık bir egemenlik sağladı ve ancak Barok'un karşıt aşırılığı olan préieux incelik tarafından yazından kovuldu.” s. 247 Szerb, A., 2008 (ilk basım 1941), Dünya Yazın Tarihi, 1. Baskı, Dost Kitabevi Yayınları, Çev. Vural Yıldırım 9) Grobian: kaba, hoyrat, yontulmamış kişi. (ç.n.) 17 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 18. Akla gelenler Yazın, bu çağın tuhaf, korkunç gerilimler, korkular ve mucize beklentileri arasında savrulan havasını dile getirmiyor; plastik sanatlar kuzeyde de yazından daha çoğunu anlatıyor; Holbein, Dürer, Grünewald, Brueghel'in yapıtları çağların büyük sarsıntısını içimize işliyor. https://www.bruegel.org/about/history Örneğin; o dönemlerde olanlar yazılamamış ise de çizilmiş. Dil olarak çizim kullanılmış. Hem detaylı bakmak gerekir hem de az da olsa kültürü tanımak gerekir. Bize pek anlam ifade etmese de her bir detay; olaylar ve yaşantılar hakkında çok şey anlatıyor olmalı. 18 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 19. Sanata Giriş - Selçuk Mülayim kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar 19 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 - “Bir durum veya bir eşyanın adı bizim terminolojimizde yoksa, o şeyin kendisi de yoktur.” - “Yeni bir terim, ancak yeni bir fikir veya buluş ortaya çıktığı zaman gereklidir.” • Kitap sanat ile ilgili olsa da burada bahsedilen bazı noktaları anıyor, hem de daha yalın daha rahat anlaşılır biçimde söylüyor. Diğer kitaplarda okuduklarımızı daha kolay anlamamızı ve ifade etmemizi sağlıyor. • Örneğin kavram/terim yaratılacaksa ‘o şeyin’ kendisi de olmalı. Yani varolan somut ya da soyut, yani üzerinde ‘düşünülen’ ya da varolan/yaptığın şeye ait kelime üretebilirsin. Örneğin yoğurt kelimesi gibi. dil - varolma - adlandırma dil - ihtiyaç ilişkisi (kar/snow) 87
  • 20. Mülayim, S., 1989 (ilk basım 1989), Sanata Giriş, Sanat Tarihi Araştırmaları Dergisi Yayınları Sanata Giriş - Selçuk Mülayim “Bir durum veya bir eşyanın adı bizim terminolojimizde yoksa, o şeyin kendisi de yoktur. Kuramsal olarak, tarif edilemeyen şeyin varlık sorunu da her zaman bulanıktır. Kelimeler ve kavramlar, düşüncelerin sembolleridir. Düşüncelerin sembolü olan terimlerle düşünceler arasındaki bağıntı bulanık, tutarsız ve kaypak olursa, bilimsel düşünce ve anlaşma güçleşir. Bugün herkes kabul ediyor ki özel bir sanat dili vardır. Dergilerdeki eleştiri yazıları ve kitaplarda geçen kelimeler, farklı dil- lerden gelen ve her kullanışta biraz daha farklı bir şeyi anlatan kavramlardır. Sanat alanındaki farklı teknikler, bağlantılar ve eşyaların anlatımında standart ve herkesçe anlaşılabilir bir dile rastlamak giderek güçleşmektedir. Sanat, sezilmesi ve duyulmasının güçlüğü yanında kelimelerle anlatılması güç bir alandır. Bu bakımdan (duygusal tercihler, hoş sesli veya ideolojik süsü olan kelimelerden kaçınarak) plastik sanatlar içinde kullandığımız kelime ve kavramların seçiminde daha duyarlıklı olmamız gerekir. Yeni bir terim, ancak yeni bir fikir veya buluş ortaya çıktığı zaman gereklidir. Böyle bir ihtiyaç yokken, kişisel bir davranışla yepyeni bir terim kullanan kişi ancak düşünce kararsızlığına yol açar. Her alanda olduğu gibi, plastik sanatlarda da her bir kavramı· açık seçik tanımlamak gerekir. Her an belirsizleşmeye yüz tutan, tarif edilemeyen bir terimi kullanmadan önce enine boyuna irdelemeli, her defasında "ne, nasıl ve neden" sorularını kendimize yöneltmeliyiz. Kavram ve terimlerin sanat dilindeki rolleri, o dilin zenginliği ile bağlantılıdır. Eğer bir mesleğin terim, kavram ve deyimleri netlik kazanmamışsa, o alanda konuşabilmek neredeyse mümkün değildir. Bu bakımdan, bundan sonraki sayfalarda plastik sanatların,temel kavram ve terimlerini tarifleri ve örnekleriyle vermeye çalışacağız.” ss. 50-51 20 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 21. Bu Ülke - Cemil Meriç kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar kaza okları başlıklı içerikte de aynı alıntı verilmiştir. 21 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 ortak dil 87
  • 22. Meriç, C., 2020 (ilk basım 1974,1985), Bu Ülke, 61. Baskı, İletişim Yayınları Bu Ülke - Cemil Meriç “ 1. Bâbil* Ve Yehova* "Bunların hepsi tek kavim,” dedi. "Konuştukları dil aynı, giriştikleri işi yarıda bırakacağa benzemiyorlar. Gelin de toprağa inelim, dillerini ayıralım şunların: birbirlerini anlayamaz olsunlar". Ve âdemoğulları kentlerini kuramadılar. Oraya Bâbil dendi. Bâbil, yani karışıklık. TEVRAT ” s. 77 “Bâbil Kulesi: Tevrat'a göre Nuh'un torunları gökyüzüne ulaşmak için böyle bir kule inşâ etmek sevdasına düşmüşler. Ve Yehova onları cezalandırmış. İçinde çeşitli dillerin konuşulduğu yer. Büyük bir karışıklığın hâkim olduğu, kimsenin kimseyi dinlemeden hep bir ağızdan konuştuğu toplantı.” s. 305 “Yehova: Kitâb-ı Mukaddes'te Tanrı. Başlangıçta "Yaho" veya "Yahu" şeklinde telâffuz edilir ve "O'dur" mânâsına gelirdi. Bâbil sürgününden beri bu ad ağıza alınmaz oldu. Hahamlar, Kitâb-ı Mukaddes'i okurken bunun yerine Tanrının başka bir adını veya Adonai (Rabbim) kelimesini kullanmağa başladılar. ” s. 335 22 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 23. Mirror for Humanity - Conrad Phillip Kottak kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar 23 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 dil - deneyim - aktarım ilişkileri değişmez ortak algılar farklı dil - farklı algı dil - ihtiyaç ilişkisi (kar/snow) • El yazısı notlarından alıntının öne çıkarılan kısımlarını okuyabilirsiniz. • En son olarak da hem bu kitap hem de yine buradaki diğer kitaptan (Science, Order, and Creativity) kar kelimesi ve Eskimolar ile ilgili alıntıları tek sayfada beraber görebilirsiniz. Sonrasında da bununla ilgili çok daha önce hazırlanmış içerik sayfasından konuyu okuyabilirsiniz. 87
  • 24. Kottak, C. P., 2007 (ilk basım 1996), Mirror for Humanity, 5. Baskı, McGraw-Hill “LANGUAGE Linguistic anthropology illustrates anthropology's characteristic interests in diversity, comparison, and change - but here the focus is on language. Language, spoken (speech) and written (writing- which has existed for about 6,000 years), is our primary means of communication. Like culture in general, of which language is a part, language is transmitted through learning as part of enculturation. Language is based on arbitrary, learned associations between words and the things they stand for. Unlike the communication systems of other animals, language allows us to discuss the past and future, share our experiences with others, and benefit from their experiences.” s. 86 “Some of our facial expressions reflect our primate heritage. We can see them in monkeys and especially in the apes. How "natural" and universal are the meanings conveyed by facial expressions? Throughout the world smiles, laughs, frowns, and tears tend to have similar meanings, but culture does intervene. In some cultures, people smile less than in others. In a given culture, men may smile less than women; and adults less than children. A lifetime of smiling and frowning marks the face, so that smile lines and frown furrows develop. In north America, smile lines may be more marked in women than men.” s. 87 Mirror for Humanity - Conrad Phillip Kottak 24 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 25. Kottak, C. P., 2007 (ilk basım 1996), Mirror for Humanity, 5. Baskı, McGraw-Hill Mirror for Humanity - Conrad Phillip Kottak “LANGUAGE, THOUGHT, AND CULTURE The well-known linguist Noam Chomsky (1957) has argued that the human brain contains a limited set of rules for organizing language, so that all languages have a common structural basis. (Chomsky calls this set of rules universal grammar.) That people can learn foreign languages and that words and ideas translate from one language to another supports Chomsky's position that all humans have similar linguistic abilities and thought processes. Another line of support comes from creole languages. Such languages develop from pidgins, languages that form situations of acculturation, when different societies come into contact and must devise a system of communication. Pidgins based on English and native languages developed through trade and colonialism in China, Papua New Guinea, and West Africa. Eventually, after generations of being spoken, pidgins may develop into creole languages. These are more mature languages, with developed grammatical rules and native speakers (that is, people who learn the language as their primary means of communication during enculturation).” s. 90 “The Sapir-Whorf Hypothesis Other linguists and anthropologists take a different approach to the relation between language and thought. Rather than seeking universal linguistic structures and processes, they believe that different languages produce different ways of thinking. This position is sometimes known as the Sapir-Whorf hypothesis after Edward Sapir (1931) and his student Benjamin Lee Whorf (1956), its prominent early advocates. Sapir and Whorf argued that the grammatical categories of particular languages lead their speakers to think about things in different ways. For example, English divides time into past, present, and future. Hopi, a language of the Pueblo region of the Native American Southwest, does not. Rather, Hopi distinguishes between events that exist or have existed (what we use present and past to discuss) and those which don't or don't yet (our future events, along with imaginary and hypothetical events). Whorf argued that this difference leads Hopi speakers to think about time and reality in different ways than English speakers do.” s. 91 25 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 26. Mirror for Humanity kitabındaki alıntılardan yola çıkarak yazılan kısa notlar 26 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 27. Kottak, C. P., 2007 (ilk basım 1996), Mirror for Humanity, 5. Baskı, McGraw-Hill “Focal Vocabulary A lexicon (or vocabulary) is a language's dictionary, its set of names for things, event, and ideas. Lexicon influences perception. Thus, Eskimos (or Inuit) have several distinct word for different types of snow that in English are all called snow. Most English speakers never notice the differences between these types of snow and might have trouble seeing them even if someone pointed them out. Eskimos recognize and think about differences in snow that English speakers don't see because our language gives us just one word.” s. 92 Mirror for Humanity Conrad Phillip Kottak “The legends of early humankind, together with contemporary myths from tribes in Africa and North America, suggest that categorization is a primitive but important way of ordering the universe. The gods, for example, are given the task of naming the various animals and plants so as to establish an order in the universe. These legends also indicate that the similarities and differences selected depend upon a context that involves the whole activity and order of the tribe. A people categorize different animals according to their interaction and importance to the life of the tribe. Animals may be selected and identified according to diet, shape and color, habits, or utility. A group of herders in Africa, for example, use a series of words which indicate their sensitivity to variations in the colors of their cattle. In addition, the names of these cattle colors are used to describe other objects. The Inuit (Eskimo) by contrast have quite different priorities for survival and use a number of words to describe the different conditions of ice and snow. Clearly the whole action of categorization is inseparably linked to perception-communication which operates within the overall context of a dynamical social structure.” ss. 113-114 Science, Order, and Creativity David Bohm, F. David Peat Bohm, D., Peat, F. D., 2010 (ilk basım 1987), Science, Order, and Creativity, Taylor & Francis Beni Kategorize Etme başlıklı içeriğe de bakabilirsiniz. eskimolar ve kar kelimesi: 27 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 28. Okuma Motivasyonu adlı dosyada da bu alıntı verilmişti. Okuma Motivasyonu adlı dosyadan eskimolar ve kar kelimesi: 28 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 29. Varoluş ve Psikiyatri - Engin Geçtan kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar 29 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 ~ Arıların bir besine rastladıklarında bunu diğer arılara haber verdiğini milattan önce yaşamış Aristo bile fark etmişti. 1901 yılında yapılan ve kaydedilen bir araştırmada, arı besini gördükten sonra yolundan alıkoyulup kovana dönmesine izin verilmedi. Ancak kovandaki arılar besini yine buldu. ~ 1918’de Nobel ödülü de getiren asıl açıklama bulundu. Arılar dans ederek bu bilgiyi diğer arılara iletiyordu. Yani kovana girmeden besinin yerini, bir tas balın yerini diğer arılara söylüyorlardı. (Yukardaki diğer çalışma ile kıyaslarsak orada arı dansını etmiş ama kovanının hemen yakınında alıkoyulmuş olmalı.) ~ Bu dans bizlerin kullandığı gibi bir dil değil de anlık ihtiyaçlar için kullanılan bir iletişim aracı gibi. Gerçi yine de Türkiye’deki arılar Fransa’daki bir arının dansını yorumlayamaz. Farklı dil, farklı lehçeler gibi… farklı danslar. - “Öğrenilmiş dilin yapısı ile o dilin konuşulduğu kültür arasında doğrudan bir ilişki bulunduğu sanılmakta.” - “Dilleri farklı olan gruplar dünyayı da farklı algılar.” farklı dil - farklı algı değişmez ortak algılar 87
  • 30. Varoluş ve Psikiyatri - Engin Geçtan “Arı kovanına yakın bir yere bir tabak bal koyarsanız, bir süre sonra bir arı onu mutlaka keşfeder, karnını doyurur ve kovanına döner. Aradan uzun bir zaman geçmeden bir arı filosu belirir ve tabağa üşüşür. İki bin yıl önce bu gözlemi yapmış olan Aristo, tabağı ilk keşfeden arının kovana giderek ötekilere bir şekilde önce mesaj verdiğini, sonra da yol gösterdiğini düşünmüştü. 1901 yılında bir Alman araştırmacı, aynı olayı deneysel olarak tekrarlarken ilk arıyı kovanına kadar izledi, ancak kovandan tekrar tabağa dönerken yakaladı ve yolundan alıkoydu. Bu durumda yol göstericiden yoksun kalan diğer arıların tabağı bulamamaları beklenirken öyle olmadı ve arılar en kestirme yoldan bal tabağına ulaştılar. Olaya şaşıran araştırmacı o zamanlar bunu "manyetik sezgi" olarak açıklamaya çalıştı. 1918'de AvusturyalI biyolog Kari Von Frisch, bu olgu doğrultusunda, sonradan Nobel Ödülü almasına neden olan bir dizi deney yaptı ve arıların dans ederek birbirleriyle iletişim kurduklarını keşfetti. Kari von Frisch'in gözlemlerine göre, ilk arı döndüğünde kovanın önünde daireler çizerek uçmaya başlar. Bir süre sonra diğer arılar da kovandan çıkarak onun hareketlerini tekrarlamaya başlar ve bu sırada antenleriyle ilk arıya dokunurlar. Bu dans sırasında besin maddesinin yerini öğrenen arılar derhal oraya doğru yola çıkarlar. Besin maddesinin bulunduğu yerin uzaklığı arttıkça, ilk arının yaptığı dans da farklılaşır ve karmaşıklaşır. Arıların kendi aralarında bir dil kullanıp kullanmadıkları yıllarca tartışma konusu olduktan sonra ve bu sürede dil konusunda öğrenilenlerin ışığında, bu dansların insandakine benzer bir dil olmadığı, anlık ihtiyaçları giderme amacına yönelik bir iletişim aracı olduğu anlaşıldı. Ayrıca bu aracın arıların doğasında kalıtsal olarak varolduğu ve insandaki sözlü dil gibi sonradan öğrenilmesinin mümkün olmadığı da saptandı. Buna rağmen farklı kolonilere ait arılar, doğuştan farklı lehçeler kullanırlar. Bu nedenle, örneğin Türkiye'deki arılar Fransa'daki arıların benzer amaçlı dansını yorumlayamaz. ” ss. 59-60 Geçtan, E., 1996 (ilk basım 1987), Varoluş ve Psikiyatri, 5. Baskı, Remzi Kitabevi 30 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 31. “İnsan yaşamının ilk aylarındaki iletişim araçları da önemli ölçüde kalıtsaldır ve önceden programlanmış bir biçimde doğumdan itibaren kullanılır. Hangi ulustan olursa olsun, başlangıçta bütün bebekler aynı sesleri çıkarırlar. Bu durum dokuzuncu aydan sonra değişir ve öğrenilmiş dil kullanılmaya başlanır. Öğrenilmiş dilin yapısı ile o dilin konuşulduğu kültür arasında doğrudan bir ilişki bulunduğu sanılmakta. Kızılderili lehçeleri üzerinde araştırmalar yapmış olan B. L. Whorf, bir kavimden edindiği düşünceleri bir başka kavmin lehçesine çevirmek istediğinde çok zorlanmış, hatta çoğu zaman bunun mümkün olmadığını görmüş. Örneğin bir kızılderili dilinde isimlerle fiiller arasında hiçbir ayrım yapılmazken, bir başkasında şimdiki zamandaki olayları geçmiş ya da gelecektekilerden ayıracak takılar yok. Whorf, bu doğrultudaki çalışmalarından edindiği ve sonradan bir hayli eleştiriye de konu olan izlenimlerini şöyle özetlemiş: Dilleri farklı olan gruplar dünyayı da farklı algılar. Dünyaya bakış biçimindeki bu farklılık, dil yapısının farklı olmasından kaynaklanır. Karşıt görüşteki araştırmacılara göre ise, dilin yapısını yaşantılarımız biçimlendirir. İki görüşün de buluştuğu nokta, yaşantı ile dilin iç içe geçmiş olmaları. Eddington Fiziğin Doğası adlı yapıtında, "bir ve bir" "iki" ettiğinden, bir rakamını incelediğimizde ikiyi de anladığımız için problemi sonuçlandırılmış farzettiğimizi, ama aradaki "ve"yi de incelememiz gerektiğini unuttuğumuzu anlatır. Günlük yaşamdaki önemli olaylar kelimelerin arasındaki sessizlik üzerine inşa edilir. Bir insanla konuşurken onun içten olup olmadığını bu aralıkta değerlendirir, kararlarımızın çoğunu bu kısa sessizliklerde oluştururuz. Klasik psikanaliz ekolü, tedaviye gelen kişinin arada bir sessiz kalmasını tedaviye karşı bir direnç belirtisi olarak yorumlama eğilimindedir. Oysa tedavi süreci içindeki sessizlik süreleri, kişinin o andaki içsel yaşantılarını seçebilmesi için çok önemli, hatta gereklidir. Üstelik bu sessizlik süreleri, konuşmayı bir iletişim aracı olmaktan ne denli saptırdığımızı görebilmemizi sağlar.” ss. 60-61 Geçtan, E., 1996 (ilk basım 1987), Varoluş ve Psikiyatri, 5. Baskı, Remzi Kitabevi Varoluş ve Psikiyatri - Engin Geçtan 31 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 32. https://www.imdb.com/title/tt2543164/ Arrival - Denis Villeneuve (2016) Akla gelenler Diğer kitaplar ve alıntılar değil ama nedense bu kitap ‘dil’ vurgusu da olan bu filmi akla getirdi. 32 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 33. Düz Yazının Sorgulayan Gücü - Emin Özdemir (derleyen) kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar İnsan Olurken Nermi Uygur (1925) 33 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 dil - insan oluş (infant/bebek) 87
  • 34. (Derleyen) Özdemir, E., 2003 (ilk basım 2003), Düz Yazının Sorgulayan Gücü, 2. Baskı, Dünya Yayıncılık Düz Yazının Sorgulayan Gücü - Emin Özdemir (derleyen) “Çağdaş bir yazar, Martin Buber, insanı "diyalog varlığı" diye tanımlıyor. Gerçekten de, şöyle ya da böyle oluşundan kolayca sıyrılmış olarak düşünebiliriz insanı. Ama diyalog, insanın, onsuz olunmaz bir var olma biçimidir. Tarihte istedigimiz kadar gerilere gidelim, insanları hep dil toplulukları içinde buluruz. Yeri, zamanı ne olursa olsun her insan, insan oluşunu dilinde gerçekleştirir. Öyle ya, insan olarak doğmak başka insan olmak başka şeydir. Latince konuşanlar çocuğa, pek küçük çocuklara "insan" demeye yanaşmazlarmış. Latince'de çocuk “infans”tır. “İnfans" konuşmayan, henüz dili olmayan anlamına gelir. İnsan oluş, dilin oluşturduğu bir süreçtir. Çocuk, bir deyimle, konuştukça insanlaşır. Çocuğun, dünyaya gelir gelmez, insan dünyasının tam bir üyesi olduğunu söylemek yanlıştır. Ancak konuşmaya başladıktan sonra, konuşmalarıyla; böylece söyleneni anlayıp kendi de söze katıldığı için, nesneler üzerinde başkalarıyla bildirişmeye girişeceğinden; artık payına belli bir hak ve sorumluluk düşeceğinden, çocuk insan dünyasının eşiğinden içeri atlar. Nitekim genellikle insanın gelişip olgunlaşması kendisiyle, başkalarıyla ve nesnelerle karşılaşmasındaki tutumuna bakarak değerlendirildiğine göre, bu birbirine dolanık karşılaşmaların çokça dille olup bittiğini gözden yitirmezsek, dilin ölünceye dek insani eğitip olgunlaştıran bir yol gösterici olduğundan kuşkumuz kalmaz.” ss. 233-234 Küçük çocuk ≡ henüz dili olmayan, konuşamayan ≡ infans Latince’de; İnsan Olurken Nermi Uygur (1925) 34 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 35. Uçan Kaçan Sözcüklerin Ardında - Şadan Karadeniz kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar 35 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 aynı şeyi anlamanın pek de mümkün olmadığı 87
  • 36. Karadeniz, Ş., 1998 (ilk basım 1998), Uçan Kaçan Sözcüklerin Ardında, Ümit Yayıncılık Uçan Kaçan Sözcüklerin Ardında - Şadan Karadeniz “ 2 Ocak 1995 Pazartesi, Ankara - Sözün önemini kim yadsıyabilir? İnsanın çeşitli tanımları var: homo faber, homo sapiens... Bunların en çok bilinenleri araç gereç kullanan insan, düşünen insan. Bunlar aynı zamanda insanoğlunun gelişim süreci içinde vardığı önemli aşamaları belirliyor. Örnekler çoğaltılabilir: homo ludens, homo ridens (oynayan insan, gülen insan). Bütün bunların yanı sıra, insan konuşan yaratıktır. Başka bir deyişle, insan sözcük üreten bir yaratıktır. Gerçekte, insanın düşünen bir yaratık olduğunu söylerken, onun konuşan bir yaratık olduğunu da söylemiş oluyoruz. Çünkü insan kavramlarla düşünür; kavramları ise sözcükler simgeler. Kısaca, biz sözcüklerle düşünürüz. Böylece, sözün önemi açık seçik ortaya çıkıyor. Burada bir ikilem söz konusudur: Söz, bir yandan kişiler arasında iletişim, dolayısıyla uyum sağlar, ama bir yandan da, aynı sözcüklere verilen anlam -başka bir deyişle, aynı sözcüklerin belirlediği kavram- kişiden kişiye değişebileceği için anlaşamamazlığa yol açabilir. İki ucu keskin bir kılıçtır dil.” ss. 129-130 36 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 37. Uçan Kaçan Sözcüklerin Ardında kitabındaki alıntılardan yola çıkarak yazılan kısa notlar insan homo faber (araç-gereç kullanan insan) homo sapiens (düşünen insan) homo ludens (oynayan insan) homo ridens (gülen insan) + konuşan insan sözcük üreten insan söz iletişimi sağlar kişiye bağlı farklılıklar nedeni ile anlaşamamazlığa da yol açabilir 37 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 38. A History of Western Philosophy - Bertrand Russell kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar Parmenides ile ilgili bölümden alıntılar 38 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 Dil ile ilgili ‘farklı yerler’den bakış açılarının bir arada olduğu, Yaklaşık olarak; kelimeler ve karşıtları soyut veya somut bir şeye ad verilebilmesi için önce ‘o şey’in olması gerekir aynı kelimeler farklı insanlarda aynı düşünceleri oluşturmaz ingilizce metindeki bazı cümlelerden kaba/basit kısa bir özet | çeviri değil, gerekli durumda eksiltmeler ya da ek ifadeler olabilir aynı şeyi anlamanın pek de mümkün olmadığı dil - varolma - adlandırma 87
  • 39. Russell, B., 1996 (ilk basım 1946), A History of Western Philosophy, Routledge A History of Western Philosophy - Bertrand Russell “The doctrine of Parmenides was set forth in a poem On Nature. He considered the senses deceptive, and condemned the multitude of sensible things as mere illusion. The only true being is “the One,” which is infinite and indivisible. It is not, as in Heraclitus, a union of opposites, since there are no opposites. He apparently thought, for instance, that “cold” means only “not hot,” and “dark” means only “not light.” “The One” is not conceived by Parmenides as we conceive God; he seems to think of it as material and extended, for he speaks of it as a sphere. But it cannot be divided, because the whole of it is present everywhere.” s. 66 “The essence of this argument is: When you think, you think of something; when you use a name, it must be the name of something. Therefore both thought and language require objects outside themselves. And since you can think of a thing or speak of it at one time as well as at another, whatever can be thought of or spoken of must exist at all times. Consequently there can be no change, since change consists in things coming into being or ceasing to be.” s. 67 “Parmenides assumes that words have a constant meaning; this is really the basis of his argument, which he supposes unquestionable. But although the dictionary or the encyclopaedia gives what may be called the official and socially sanctioned meaning of a word, no two people who use the same word have just the same thought in their minds.” s. 68 39 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 40. A History of Western Philosophy kitabındaki alıntılardan yola çıkarak yazılan kısa - 1 40 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 41. A History of Western Philosophy kitabındaki alıntılardan yola çıkarak yazılan kısa - 2 41 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 42. Türkiye’de Popüler Kültür - Ahmet Oktay kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar 42 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 aynı şeyi anlamanın pek de mümkün olmadığı 87
  • 43. Oktay, A., 1994 (ilk basım 1993), Türkiye'de Popüler Kültür, 2. Baskı, Yapı Kredi Yayınları Türkiye’de Popüler Kültür - Ahmet Oktay “Televizyon ve videonun kırsal kesimde yaygınlaşmasının bir çevren (ufuk) genişlemesine yol açtığı da kesindir. Egemen sınıf(lar)ın ideolojisini yayıyor olsa bile, bu geri kalmış bölge insanları iletilen mesajları kendi yaşam deneyimlerinin ve toplumsal ilişki lerinin içinden algılamakta, dolayısıyla onları belli ölçüde dönüştürmekte, değişime uğratmaktadırlar. En azından, bu insanlar daha başka yaşamlar olduğunu görmekte, üzerinde düşünmedikleri sorunların farkına varmakta, içeriklerini tam anlayamasalar bile yeni düşünceler işitmektedirler. Sonunda sisteme uyumlanıyor olsalar da kölelerin bile isyan edebildiğini, kadınların kocalarına baş kaldırabildiğini öğrenmektedirler. Birçok iletişim kuramcısının belirttiği gibi, hiçbir mesaj yayıcısının, kodlayıcısının amaçladığı biçimde alımlanmamaktadır. Meydana gelen anlamsal kaçağa rağmen, kitlelerin edinebildiği bilgi yine de büyük ölçüde manipülatiftir. Ama bu bilginin son çözümleme de kent ve kır proletaryasındaki izleyici-bireylerin dünyasını bir ölçüde zenginleştirdiği bellidir. En azından, geri kalmış ve sömürülen insanlara iletilen mesajlar, alımlayıcıların bilinçaltında gelecekte ortaya çıkabilecek protestocu imgeler olarak depolanabilirler. Bu imgeler, belli toplumsal/siyasal koşullarda bilince doğru yükselirken kavranabilir ve kanalize edilebilirlerse, gerçekten dönüştürücü bir içerik kazanabilirler. Bu varsayım ya da yorum, mevcut konjonktürde sadece bir olabilirlik, bir umuttur. Türkiye gibi periferide bulunan, dünya kapitalist sisteminin yarı-çevresine girebilmek için çırpınan (Avrupa Topluluğu vb. girişimler düşünülsün) bir ülkede, popüler kültür doğrudan egemen ideolojinin yaygınlaştırılmasına yaramaktadır.” ss. 26-27 Büyük Buhran başlıklı içeriğe de bakabilirsiniz. 43 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 44. The Tao of Physics - Fritjof Capra kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar 44 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 ~ Gerçekliğin kesin ve tam olarak sözlü ifadesi mümkün değildir. (…) Yaşanılan olayın, deneyimin aktarılması sırasında dilin sınırlamalarını aşmak da pek mümkün değildir. ~ Dil dışında iletişim yollarının neler olduğunu görmek için sonraki paragraflara bakmak gerekebilir. Yine de doğrudan bir cevap bulunamayabilir. Dilin yetersiz olduğu zaten ifade ediliyor. ingilizce metindeki bazı cümlelerden kaba/basit kısa bir özet | çeviri değil, gerekli durumda eksiltmeler ya da ek ifadeler olabilir dil dışında iletişim yolları 87
  • 45. Capra, F., 1977 (ilk basım 1975), The Tao of Pyhsics, Bantam Books The Tao of Physics - Fritjof Capra “The Eastern mystics, too, are well aware of the fact that all verbal descriptions of reality are inaccurate and incomplete. The direct experience of reality transcends the realm of thought and language, and, since all mysticism is based on such a direct experience, everything that is said about it can only be partly true. In physics, the approximate nature of all statements is quantified and progress is made by improving the approximations in many successive steps. How, then, do the Eastern traditions deal with the problem of verbal communication? First of all, mystics are mainly interested in the experience of reality and not in the description of this experience. They are therefore generally not interested in the analysis of such a description, and the concept of a well- defined approximation has thus never arisen in Eastern thought. If, on the other hand, Eastern mystics want to communicate their experience, they are confronted with the limitations of language. Several different ways have been developed in the East to deal with this problem.” s. 29 45 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 46. Yorum ve Aşırı Yorum - U. Eco, R. Rorty, Jonathan Culler, C.Brooke-Rose kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar 46 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 ~ ‘Anlam bağlama bağlıdır; metinlerdeki ya da metinler arasındaki ilişkilerin bir sonucudur. Ancak bağlamın kendisi sınırsızdır. Her zaman yeni bağlamsal çıkarımlar olacaktır. ‘ ~ ‘Yeniden okumayan kimseler kendilerini her yerde aynı öyküyü okumaya mahkûm ederler. Bu insanlar zaten düşündükleri ya da bildikleri şeyi görürler. ‘ (Roland Barthes) anlam - bütün ilişkisi 87
  • 47. Yorum ve Aşırı Yorum - U. Eco, R. Rorty, Jonathan Culler, C. Brooke-Rose “Bu görüş ayrılığında -yapıçözüm, bir metnin, okur ne anlama gelmesini istiyorsa o anlama geldiğini mi söylemektedir, yoksa keşfedilmesi gereken yapıların olduğunu mu?- Rorty neredeyse Eco'dan daha haklıdır. Rorty’nin değerlendirmesi en azından nasıl olup da yapıçözümün, bir metnin kategorileri yıkabileceğini ya da beklentileri kırabileceğini iddia edebildiğini açıklamaya yardımcı oluyor. Eco’nun sınırlara yönelik ilgisinin onu yanlış yöne sürüklediğine inanıyorum. Eco, metinlerin okurlara büyük bir hareket alanı sağladığını, ancak sınırlar bulunduğunu söylemek istiyor. Oysa yapıçözüm, anlamın bağlama bağlı olduğunu vurgular -anlam, metinlerdeki ya da metinler arasındaki ilişkilerin bir sonucudur-, ancak bu bağlamın kendisi sınırsızdır: Çıkarsanabilecek her zaman yeni bağlamsal olanaklar olacaktır, böylece yapamayacağımız bir şey varsa o da sınırlar koymaktır. Wittgenstein soruyor: " `Bububu' deyip; bununla 'yağmur yağmazsa seninle yürüyüşe çıkarım' sözünü kastedebilir miyim?" Ve yanıtlıyor: "İnsan ancak bir dilde bir şeyle bir şeyi kastedebilir”.1 Bu, `Bububu'nun hiçbir zaman bu anlama gelmeyeceğini savunarak, sınırlar belirliyor gibi görünebilir, ancak dilin, özellikle yazınsal dilin işleme tarzı bu katı sınırın konmasını engelliyor. Bir kez Wittgenstein bu sınır varsayımını ürettikten sonra, belli bağlamlarda (özellikle Wittgenstein'ın yazılarını bilenler arasında) ‘Bububu' deyip, yağmur yağmazsa insanın yürüyüşe çıkabileceği olasılığını anıştırmak olanaklı hale gelmiştir. Ancak semiosiste bu sınır yokluğu, Eco'nun korkar göründüğü gibi, anlamın okurun özgür yaratısı olduğu anlamına gelmez. Bu daha çok; betimlenebilir göstergesel mekanizmaların önceden belirlenemeyecek tekrarlamalı yollarla işlev gördüğünü gösterir.”s. 135 Eco, U., Rorty, R., Culler, J., Brooke-Rose, C., 1996 (ilk basım 1992), Yorum ve Aşırı Yorum, Can Yayınları, Çev. Kemal Atakay 47 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 48. “Yapısı gereği poetika ile yorum arasında kararsız kalan Roland Barthes, bir defasında, yeniden okumayan kimselerin kendilerini her yerde aynı öyküyü okumaya mahkûm ettiklerini yazmıştı. Bu insanlar zaten düşündükleri ya da bildikleri şeyi görürler. Barthes’ın savı, aslında, bir tür “aşırı yorum” yönteminin -sözgelimi, metin yorumsal sorunlar ortaya koymasa da, onu çeşitli bölümlere ayıran, her bölümün yakından incelenmesini ve etkilerinin açığa çıkarılmasını isteyen keyfi bir yöntem bir keşifler yapma yolu olduğuydu: Metin hakkında keşifler ve insanın okur rolü oynamasını sağlayan kodlar ve pratikler hakkında keşifler. İnsanları, yalnızca anlamın bütünleştirilmesine direnç gösteren öğeler üzerinde kafa yormaya değil, aynı zamanda başlangıçta hakkında söylenecek hiçbir şey yokmuş gibi görünen öğeler hakkında da kafa yormaya zorlayan bir yöntemin, yalnızca bir metnin örnek okuruna sorduğu soruları yanıtlamaya çalışan bir yönteme oranla keşifler üretme olasılığı daha yüksektir (ancak burada da yaşamdaki tüm öteki şeyler gibi bir güvence yoktur).” ss. 136-137 Eco, U., Rorty, R., Culler, J., Brooke-Rose, C., 1996 (ilk basım 1992), Yorum ve Aşırı Yorum, Can Yayınları, Çev. Kemal Atakay Yorum ve Aşırı Yorum - U. Eco, R. Rorty, Jonathan Culler, C. Brooke-Rose 48 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 49. Genin Yüzyılı - Evelyn Fox Keller kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar 49 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 ~ Kimi zaman anlamak ve anlatmak için kullandığımız kavramlar, dil yeterli gelmeyebilir. Belki de yeni bir dile geçmek gerekebilir. Gen kavramı da bütün içinde anlamlı olup, olayları açıklamak için yetersiz kalmaya da başlamış olabilir. doğanın dili yeni bir dile gereksinim anlam - bütün ilişkisi 87
  • 50. Genin Yüzyılı - Evelyn Fox Keller Fox Keller, E., 2004 (ilk basım 2000), Genin Yüzyılı, 1. Baskı, Metis Yayınları, Çev. Haluk Barışcan 50 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 51. Gen kitabındaki alıntılardan yola çıkarak yazılan kısa notlar - 1 51 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 52. Gen kitabındaki alıntılardan yola çıkarak yazılan kısa notlar - 2 52 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 53. Gen kitabındaki alıntılardan yola çıkarak yazılan kısa notlar - 3 53 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 54. Science, Order, and Creativity - David Bohm, F. David Peat kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar 54 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 ortak dil yeni bir dile gereksinim ingilizce metindeki bazı cümlelerden kaba/basit kısa bir özet | çeviri değil, gerekli durumda eksiltmeler ya da ek ifadeler olabilir ~ İletişim için kullansak bile dil bazı durumlarda tam tersi bir şekilde iletişimi engelleyebilir de. ~ Disiplinlerin kendine ait teknik kelimeleri kullanışı, birbirleri arasındaki iletişimi yani birbirlerini anlamasını güçleştirebilir. (Burada ortak bir dil olabilir mi sorusu akla gelebilir.) ~ Fizik alanında yeni bir dile geçiş, fiziksel olayları olasılıklar ile ifade eden kuantum mekaniğine geçiş beklenmeyen bir durumdu. Umulanın dışında bir durumdu. aynı şeyi anlamanın pek de mümkün olmadığı 87
  • 55. Science, Order, and Creativity - David Bohm, F. David Peat “LANGUAGE IN SCIENCE The question of communication leads, in a natural way, to a discussion of the whole nature of language in science. Language is normally considered to be a means of communication, but closer analysis shows that it can also lead to particularly subtle, yet deeply significant, breaks in the ability to communicate various concepts between individuals. The world’s languages are almost infinitely rich in their abilities to deal with subtle distinctions of sense and meaning, to the extent that many linguists would argue that whatever can be thought or experienced can be expressed in language. However, in their professional lives people also tend to use language in more specialized and restricted ways. Conversations between lawyers, doctors, or physicists abound in technical jargon, particular turns of phrase, and special usages of language. Indeed within each professional group a particular term will be immediately understood along with all its rich allusions.” s. 75 Bohm, D., Peat, F. D., 2010 (ilk basım 1987), Science, Order, and Creativity, Taylor & Francis 55 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 56. Science, Order, and Creativity - David Bohm, F. David Peat “Within science, for example, there are even specialized usages confined to fields, such as biology, psychology, chemistry, and physics, in which terms that are basic to one discipline will be irrelevant, different, or even unknown to the other. Such specialized usages of language can of course lead to difficulties in communicating between the disciplines. As a result of the rapidity of its changes, the language of science is constantly changing in subtle but often radical ways. Moreover, as will be shown in this chapter, major changes are not only confined to “scientific revolutions” but may accumulate as a result of the gradual changes that take place during periods of “normal science.” Of course, as with all language use, most of the processes described above take place largely unconsciously and unobserved and reflect the overall infrastructure of ideas embraced subliminally by the scientific community. In this way when fundamental changes in concepts, and in the ways that ideas are actually used, occur, language becomes used in quite new ways while everyone continues to believe that “nothing has fundamentally changed.” The result is a serious form of fragmentation in which scientists continue to talk together but in ways that are increasingly at cross-purposes or even incoherent. This becomes a particular problem in the more mathematical sciences, in which a lack of coherence can occur between the mathematical formalisms and the informal way they are discussed on a day-to-day basis. Indeed a radical change in the way language is used in physics came about as a result of the discoveries of quantum theory. Its implications are so significant that they are worth discussing at length in the next section.” ss. 75-76 Bolt, D., Peat, F. D., 2010 (ilk basım 1987), Science, Order, and Creativity, Taylor & Francis 56 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 57. kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar Ludwig Boltzmann - Carlo Cercignani The Man Who Trusted Atoms 57 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 doğanın dili Felsefe bu büyük kitapta yazılı. Hep gözümüzün önünde duran evrende. Ama yazıldığı dili anlamadan bu kitabı, yani evreni anlamak mümkün değil. Evrenin dili matematik. Doğanın dili matematik. Alfabesi de üçgenler, daireler ve geometrik şekiller. Bu dili, alfabeyi bilmeden evreni anlamak, tek kelimesini anlamak mümkün değildir. Kendimizi karanlık bir labirentte dolaşıyor gibi hissederiz. 87
  • 58. Ludwig Boltzmann - Carlo Cercignani “Let us then examine the body of scientific knowledge which was already old and classical at the end of the nineteenth century. Relying on the previous work of many scholars, Galileo Galilei (1564-1642) and Isaac Newton (1642-1727) had created a system which is the starting point of modern science. Newton added his own law of action and reaction, which supplies a precise meaning to the vague concept of force. He was able to obtain particularly profound and successful results in the study of the motion of the celestial bodies, by modelling them as point masses, i.e. mathematical points endowed with the additional property of inertia, expressed in a quantitative way by the concept of mass. On the strength of the experimental evidence supplied by Kepler's laws, between two given point masses he assumed an attractive force, directed along the straight line that joins them, and inversely proportional to the square of their distance apart. Assuming that the same force acts between any two given point masses constituting any material body, and applying the laws of motion obtained from the observations made on terrestrial bodies, Newton succeeded in deducing the motion of all celestial bodies, the weight of any material object in the neighbourhood of the Earth's surface, and the theory of tides. Given these exceptional successes, Newton's successors strove to explain further natural phenomena by using the same method, i.e. merely introducing suitable modifications and additions. Thus by reviving an old assumption, introduced by Democritus in the fifth century BC, they imagined material bodies as aggregates of countless atoms. In this respect they were partly following Newton himself, who in his Opticks [2] says: It seems probable to me that God in the beginning form'd matter in solid, massy, hard, impenetrable, movable particles, of such sizes and figures and with such other properties, and in such proportion to space, as most conduced to the end for which he form'd them; and that these primitive particles being solids are incomparably harder than any porous bodies compounded of them; even so very hard, as never to wear or break in pieces; no ordinary power being able to divide what God himself made one in the first creation.” s. 51 Cercignani, C., 2006 (ilk basım 1998), Ludwig Boltzmann, Oxford University Press 58 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 59. “His successors, however, began to think of the atoms as of point masses, between which at least another force, in addition to Newton's attraction, should act. The true nature and properties of this force were, however, mysterious. The followers of Galileo and Newton were busy for more than a century applying their ideas and tools. It was attempted to explain all physical phenomena in terms of the basic laws so clearly formulated by Newton. This gave birth to a certain trend in physics, one that was later named mechanicism; it was the natural development, following in Galileo's and Newton's footsteps, of the atomism of the ancient Greek philosophers. According to this view of the world, the physical universe is made of matter whose primary elements follow intelligible laws, written in mathematical terms. In short it was, with the addition of the most sophisticated methods of calculus, the full development of the programme outlined by Galileo in the famous passage of Il Saggiatore: Philosophy is written in this grand book - I mean the universe - which stands continually open to our gaze, but it cannot be understood unless one first learns to comprehend the language and interpret the characters in which it is written. It is written in the language of mathematics, and its characters are triangles, circles and other geometrical figures, without which it is humanly impossible to understand a single word of it; without these one is wandering about in a dark labyrinth. This explains why mathematics played such an important role in the beginnings of modern science. The elementary ideas of calculus, which were developed simultaneously with the elaboration of physical concepts, are necessary for a reasonable understanding of the content of this book.” ss 51-52 Cercignani, C., 2006 (ilk basım 1998), Ludwig Boltzmann, Oxford University Press Ludwig Boltzmann - Carlo Cercignani Felsefe bu büyük kitapta yazılı. Hep gözümüzün önünde duran evrende. Ama yazıldığı dili anlamadan bu kitabı, yani evreni anlamak mümkün değil. Evrenin dili matematik. Doğanın dili matematik. Alfabesi de üçgenler, daireler ve geometrik şekiller. Bu dili, alfabeyi bilmeden evreni anlamak, tek kelimesini anlamak mümkün değildir. Kendimizi karanlık bir labirentte dolaşıyor gibi hissederiz. 59 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 60. Solitude - Anthony Storr kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar A Return to the Self 60 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 dil - insan oluş (infant/bebek) • Buradaki alıntılarda dil (language) kelimesi geçmiyor bile. Ancak bahsedilen şeyler için ‘dilin’ gerekliliğini görüyoruz. Belki de evrimsel süreçte dilin ortaya çıkışı konusunda da ipuçları bulabiliriz. • Hatta Nermi Uygur’a ait yazıdaki gibi burada da ‘infant’ kelimesi geçer. Ve uzun bir bebeklik döneminin gerekliliğinden de bahsedilir. Yani oradaki kısmı buradaki açıklamalarla daha da iyi anlarız. Hatta şu sorular akla gelebilir. İki kitaptan alıntıları düşündüğümüzde: (+ Düz Yazının Sorgulayan Gücü) - Uzun bebeklik dönemi ‘dil’ in oluşumu ile ilgili bir gösterge mi? - Uzun bebeklik dönemine ait diğer canlılarda dilin gelişmesi mümkün mü? - Uzun bebeklik dönemine ait diğer canlılarda iletişim daha çeşitli şekillerde mi? 87
  • 61. Storr, A., 1989 (ilk basım 1988), Solitude, Ballantine Books Solitude - Anthony Storr “In Chapter 12 of the first volume of Attachment and Loss, Bowlby discusses the nature and function of attachment from the biological point of view. From his extensive knowledge of attachment behaviour in other species as well as in man, he concludes that the original function of attachment behaviour was protection from predators. First, he points out that isolated animals are more likely to be attacked by predators than animals which stay together in a group. Second, he draws attention to the fact that, in both man and other animals, attachment behaviour is particulary likely to be elicited when the individual is young, sick, or pregnant. These states all make the individual more vulnerable to attack. Third, situations which cause alarm invariably cause people to look around for others with whom to share the danger. In the case of modern man, the danger from predators has receded, but his response to other forms of threat remains the same. This biological interpretation makes good sense. Modern man seems pre-programmed to respond to a number of stimuli in ways which were more appropriate to the life of a tribal hunter-gatherer than they are to urban Western man at the end of the twentieth century. This is notably so in the case of our aggressive responses to what we consider threat, and also in the case of our paranoid suspicion of strangers. Both kinds of response may have been appropriate for our tribal ancestors, but are dangerous in times when we are menaced by the possibility of a nuclear holocaust.” ss. 10-11 61 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 62. Solitude kitabındaki alıntılardan yola çıkarak yazılan kısa notlar - 1 62 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 63. Storr, A., 1989 (ilk basım 1988), Solitude, Ballantine Books Solitude - Anthony Storr “Bowlby makes the important point that attachment is not the same as dependence. It is true that it takes human beings a very long time to grow up. The period from birth to sexual maturity constitutes nearly a quarter of the total lifespan, which itself is longer than that of any other mammal. Our early helplessness and extended childhood provide opportunity for learning from our elders, which is generally supposed to be the biological reason for the prolongation of immaturity inhuman species. Man's adaptation to the world is dependent upon learning and the transmission of culture from one generation to the next. Dependence is at its maximum at birth, when the human infant is most helpless. In contrast, attachment is not evident until the infant is about six months old. Dependence gradually diminishes until maturity is reached: attachment behaviour persists throughout life. If we call an adult dependent, we imply that he is immature. But if he has intimate attachments, we conclude that there is something wrong with him. In Western society, extreme detachment from ties with others is usually equated with mental illness. Chronic schizophrenics sometimes lead lives in which relationships with others play virtually no pan at all. The capacity to form attachments on equal terms is considered evidence of emotional maturity. It is the absence of this capacity which is pathological. Whether there may be other criteria of emotional maturity, like the capacity to be alone, is seldom taken into account.” s. 11 63 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 64. Solitude kitabındaki alıntılardan yola çıkarak yazılan kısa notlar - 2 64 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 65. Storr, A., 1989 (ilk basım 1988), Solitude, Ballantine Books Solitude - Anthony Storr “Anthropologists, sociologists, and psychologists all concur in regarding man as a social being who requires the support and companionship of others throughout his life. In addition to learning, social co- operation has played an essential part in man's survival as a species, just as it has in the survival of sub- human primates, like baboons and chimpanzees. As Konrad Lorenz pointed out, man is neither fleet of foot nor equipped by nature with a tough hide, powerful tusks, claws, or other natural weapons. In order to protect themselves from more powerful species and in order to succeed in hunting large animals, primitive men had to learn co-operation. Their survival depended upon it. Modern man has moved a long way from the social condition of the hunter-gatherer, but his need for social interaction and for positive ties with others has persisted.” ss. 11-12 Konrad Lorenz ve 3F / 3A başlıklı içeriklere de bakabilirsiniz. 65 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 66. Hafif Türk Pop Tarihi - Naim Dilmener kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar 66 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 67. Hafif Türk Pop Tarihi - Naim Dilmener “Türkçe sözlü şarkıları, özellikle de çala kalem yazılmış sözlerini eleştirmesiyle bilinen Doğan Şener, 10 Ekim 1967 tarihinde bu mektubu yayımlar. "Cem Karaca'dan Açık Mektup" başlığı ile verilen bu mektupta Cem Karaca, herkesin, dost meclislerinde, plak firmalarının yazıhanelerinde, stüdyolarda konuşup durduğu konuları bir bir derleyip sesini yükseltmiştir: "Önce merhaba! Sonra da bir avuç dertleşme, söyleşme, dostça... TRT DJ'lerinin “Emrah"ı yalnızca dört defa çalıp, "Hudey" ve "Karacaoğlan"ı hiç çalmamaları üzerine. Yabancı parçalara uydurma ve hiçbir değeri olmayan bir takım sözlerin yazılması ve bunların TRT listelerinde kurulmuş bir tekelleşmenin direkt etkisi sonucu yerleşip kalması ve biz Ulusal Türk müziği diye çırpınırken, "iki yabanji" gibi sözlerle güzel Türkçemizin bile yabanji'leştirilmesi çok ilginç..." Mektup, çok ama çok serttir. Yabancı şarkıların Türkçe versiyonlarının tamamını, hiçbir istisna gözetmeden çöpe göndermiştir Cem Karaca. Bu şarkıların sözleri "uydurma" olup dilimizin bozulmasına sebep olmaktadır. Radyo listelerinde bir "tekelleşme" söz konusudur ve bu "uydurma" şarkılar, bu listelere kurulup kalmaktadırlar. Bütün bunların ispatı olarak da, Ajda Pekkan’ın “İki Yabancı”sını örnek olarak seçmiştir Cem Karaca. Çok daha kötü şarkılar, şarkıcılar ortalıkta cirit atmasına rağmen, Türk popunun en çağdaş yüzü sayılabilecek Ajda Pekkan harcanmış, ne olduğu belirsiz ve o güne kadar da duyulmamış bir kavram olan “Ulusal Türk Müziği” kavramının altı sağlamlaştırılmaya çalışılmıştır. Bu sözler büyük bir çalkantıyı getirir beraberinde. Ama ne şarkı sözü yazarlarından ne de DJ’lerin büyük çoğunluğundan ‘resmi’ bir tepki gelmez. (…) ” s. 102 Dilmener, N., 2003 (ilk basım 2003), Hafif Türk Pop Tarihi, 1. Baskı, İletişim Yayınları 67 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 68. https://www.youtube.com/watch?v=qgVG_F3BTps https://www.youtube.com/watch?v=K-Zb_MhAKI0 https://www.youtube.com/watch?v=P8fjAY_368g https://www.youtube.com/watch?v=Bqc46-ej8fg • Cem Karaca’nın adı geçen şarkıları: • Uydurma türkçe sözlerle, bazen de ‘kırık bir türkçe’ ile söylenen şarkılar için bir örnek; kitapta ilk anılan pop şarkı. • “… bizi sevdiğimiz şeylerin mahvetmesinden…” alıntısının olduğu içerik: ütopya = distopya 68 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 70. Anlambilimi ve Türk Anlambilimi - Doğan Aksan kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar 70 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 71. Anlambilimi ve Türk Anlambilimi - Doğan Aksan Aksan, D., 1978 (ilk basım 1971), Anlambilimi ve Türk Anlambilimi, 2. Baskı, Ankara Üni. DTCF Yayınları 71 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 72. Anlambilimi ve Türk Anlambilimi - Doğan Aksan Aksan, D., 1978 (ilk basım 1971), Anlambilimi ve Türk Anlambilimi, 2. Baskı, Ankara Üni. DTCF Yayınları 72 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 73. Anlambilimi ve Türk Anlambilimi - Doğan Aksan Aksan, D., 1978 (ilk basım 1971), Anlambilimi ve Türk Anlambilimi, 2. Baskı, Ankara Üni. DTCF Yayınları 73 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 74. Anlambilimi ve Türk Anlambilimi - Doğan Aksan Aksan, D., 1978 (ilk basım 1971), Anlambilimi ve Türk Anlambilimi, 2. Baskı, Ankara Üni. DTCF Yayınları 74 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 75. Anlambilimi ve Türk Anlambilimi - Doğan Aksan Aksan, D., 1978 (ilk basım 1971), Anlambilimi ve Türk Anlambilimi, 2. Baskı, Ankara Üni. DTCF Yayınları 75 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 76. Anlambilimi ve Türk Anlambilimi - Doğan Aksan Aksan, D., 1978 (ilk basım 1971), Anlambilimi ve Türk Anlambilimi, 2. Baskı, Ankara Üni. DTCF Yayınları 76 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 77. Anlambilimi ve Türk Anlambilimi - Doğan Aksan Aksan, D., 1978 (ilk basım 1971), Anlambilimi ve Türk Anlambilimi, 2. Baskı, Ankara Üni. DTCF Yayınları 77 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 78. Anlambilimi ve Türk Anlambilimi - Doğan Aksan Aksan, D., 1978 (ilk basım 1971), Anlambilimi ve Türk Anlambilimi, 2. Baskı, Ankara Üni. DTCF Yayınları 78 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 79. Anlambilimi ve Türk Anlambilimi - Doğan Aksan Aksan, D., 1978 (ilk basım 1971), Anlambilimi ve Türk Anlambilimi, 2. Baskı, Ankara Üni. DTCF Yayınları 79 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 80. Anlambilimi ve Türk Anlambilimi - Doğan Aksan Aksan, D., 1978 (ilk basım 1971), Anlambilimi ve Türk Anlambilimi, 2. Baskı, Ankara Üni. DTCF Yayınları 80 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 81. Anlambilimi ve Türk Anlambilimi - Doğan Aksan Aksan, D., 1978 (ilk basım 1971), Anlambilimi ve Türk Anlambilimi, 2. Baskı, Ankara Üni. DTCF Yayınları 81 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 82. Anlambilimi ve Türk Anlambilimi - Doğan Aksan Aksan, D., 1978 (ilk basım 1971), Anlambilimi ve Türk Anlambilimi, 2. Baskı, Ankara Üni. DTCF Yayınları 82 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 83. Uygulamalı Türk Dili - Yusuf Çotuksöken kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar 83 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 84. Uygulamalı Türk Dili - Yusuf Çotuksöken Çotuksöken, Y., 2005 (ilk basım 2005), Uygulamalı Türk Dili, 1. Baskı, Papatya Yayıncılık 84 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 85. Uygulamalı Türk Dili - Yusuf Çotuksöken Çotuksöken, Y., 2005 (ilk basım 2005), Uygulamalı Türk Dili, 1. Baskı, Papatya Yayıncılık 85 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 86. Uygulamalı Türk Dili - Yusuf Çotuksöken Çotuksöken, Y., 2005 (ilk basım 2005), Uygulamalı Türk Dili, 1. Baskı, Papatya Yayıncılık 86 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87
  • 87. İçeriklerde neler olduğunu açıklamaya çalışmak sıkıntıya, hataya neden olabilir; hatta hata olmaması mümkün de değildir. Ancak özellikle bazı uzun içerikler için, takip etmeyi kolaylaştırmak amacıyla ana hatlarıyla; kimi zaman akışın verilmesi, kimi zaman sayfa sayfa olanları anlatmak faydalı olabilir. Yani burayı takip eden sayfalara göz atın, ancak hatalar, eksikler bulunabileceğini unutmayın. İster istemez bazı şeyleri ifade ederken yorum yapmış oluruz. Zaten olayın doğası gereği de yazıyı/yazarı tam anlamak, tam işaret ettiğine odaklanmak, yüzeyde gösterilen anlamın dışındaki görmek, aslında yazılanın tam tersinin kastedildiğini anlamak, birkaç anlam katmanının hepsini görmek … vs. mümkün değildir. Ayrıca bilgimiz, deneyimlerimiz, zannettiklerimiz … bizi sınırlar, nasıl/ne kadar anladığımıza da, anlattığımıza da sınır koyar. • İçerikler açıklama ile devam edebilir veya ilk sayfalarda akış verilebilir. Ya da buradan sonra sayfa sayfa gelen açıklamalar olabilir. Bu takip etme kolaylığına ya da içeriğin türüne göre değişebilir. • Tüm disiplinler için geçerli olmakla birlikte özellikle pozitif bilimlerle ilgili konularda yeni keşiflerle birlikte güncel olanın tarafınızdan araştırılması gerektiğini unutmayın. • İçeriklere zaman zaman yeni kitaplardan alıntılar eklenebilir. Bu sayfaların olduğu pdf dosyasının adındaki -v1, -v2 … ekleri içeriğin versiyon numarasını göstermektedir. İçeriğin tüm versiyonlarına yani eski/yeni hallerine ulaşmak için https://twitter.com/azdacorba adresinden ilgili dosyayı yükleyebilirsiniz. Aynı zamanda bu dosyadan tüm içeriklere ve hesaba ait bağlantılara da erişebilirsiniz. İçeriklerin hazırlanması konusunda aşağıdaki kısmı da lütfen göz önünde bulundurunuz. menemenazdacorba hakkında Neler var sayfa sayfa ana hatlarıyla akış versiyonlar hesap hakkında 87 Dil no. 75 v. 2 16 May 2023 87